Hadim-ül Harameyn

Geçen haftadaki yazımızda Ridaniye Zaferinden bahsetmiştik. Yüzeysel de olsa Selim’den bahsetmiştik. Türk tarihine hatta İslam tarihine damga vurmuş bu değerli şahsiyeti ne kadar yazmaya kalsak da kalemimiz kısa süreli hükümdarlık sürecini anlatmaya yetmez. Selim Han, Osmanlı Devleti'nin düzensiz veraset sistemi içerisinde tahta çıkması gözüyle bakılan bir şehzade değildi. Hatta babası II.Bayezid oğlunu merkezden en uzak sancak olan Trabzon'a göndermişti. Veliaht olarak çok düşünülmüyordu. Korkut ve Ahmet'in hem padişah gözünde hem de devlet erkanı kademesinde daha önde olduklarını bilinen bir gerçekti. Bu durumda şehzade Selim, Trabzon sancağında özellikle güney doğudan gelen Safevi tehdidini iyi çözümlemiş ve kendince önlemler almaya hatta yer yer küçük çapta akınlar yaparak Safevilere göz dağı vermiştir. Babasının aksine sert bir mizaca sahip olan Selim'in devletin bekası adına gördüğü tehditleri babasının görmemesi işleri daha da karışık bir hale getiriyordu. Taht için en önemli desteği yeniçeriler verirken, vezirler Selimden yana saf tutmamışlardı. Bu durum yaşanırken, Anadolu'da kızılbaş isyanı başlamıştı. Tahtın diğer adayları Korkut ve Ahmet bu süreçte yeterli olamadıkları gibi isyancılar Bursa'ya kadar gelmişlerdi. Tam bu süreçte padişahlık için isyan eden Selim Han, babasına karşı mağlubiyet alacaktı. Peki bundan sonrası nasıl olacaktı. Anadolu’da çıkan isyan ve Safevi tehdidini daha önceden söyleyen Selim Han padişah olabilecek miydi? Gelecek haftadaki yazımızda bu süreci anlatmaya çalışacağım.