Konya
°C
Yeni Meram

Gel De Şaşma!...

Gel De Şaşma!...-Ümit Sürmeli-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
05.11.2016 11:53
0
7975
ABONE OL
Büyük usta, cumhuriyet aşığı, gazetecilerin piri, yürekli, vatansever, Türk olmanın, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın yaşamı boyunca gururunu taşıyan rahmetli İlhan Selçuk’un 27 Ekim 1998 tarihli yazısının başlığıdır. Sizlerle bu yazıyı paylaşmak istedim. Şaşıp kalıyorum… Yıl 1920… Arap, İngiliz’le birleşmiş, Türk’ü arkadan vurmuş; Ermeni Rus’la birleşmiş. Doğu Anadolu’yu kana bulamış; Rum Yunan’la, Yunan İngiliz’le birleşmiş, Batı Anadolu’yu ele geçirmiş… Ülkenin mahvolmadık, yıkılmadık, yanmadık, kan dökülmedik, kül olmadık hiç bir yeri kalmamış… Kalan ne? Elde avuçta İstanbul İzmir bile yok!... Anadolu’nun altı yedi milyon nüfuslu en yoksul bölümüyle, yüzde doksan beşi okuma yazma bilmez, yorgun, yoksul, bitkin, ezik bir halk… Nasıl kurtulmuşuz? Şaşıp kalıyorum… Yunan’ı nasıl denize döküp hizaya getirmişiz, İngiliz’i İstanbul’dan nasıl çıkarmışız, dünyanın süper güçleriyle masaya nasıl eşit oturmuşuz? İnanılır gibi değil… Sakın rüya olmasın? Yıl 1923… Anadolu’da 10-11 milyon savaş artığı yaşıyor; hastalıklı, aç bilaç, parasız; yüzde 95’i elifi görse mertek sanacak kadar alfabesiz… Ne yapacaksın? Demokrasi yap! Nasıl yapacaksın? 2000’e 1.5 kala Nurcu tarikatının ardına bu kadar adam takılmışken,1923’ün yanmış yıkılmış Anadolusunda nasıl demokrasi yapacaksın? Komşunun komşuyu boğazladığı iç savaşlardan, Anadolu’yu mezbahaya döndüren dış savaşlardan yeni çıkmışsın. Fabrikan yok işçin yok, iş adamın yok, mühendisin yok, doktorun yok uzmanın yok, tüccarın yok, öğretmenin yok, mimarın yok, yolun yok, suyun yok, barajın yok, elektriğin yok, kadınların çarşafa çuvala giriyor, erkeğin dört karı alıyor, yurttaşlık yasası yok, üniversiten yok, banka yok, burjuva yok, proletarya yok, ihracatçı yok, ithalatçı yok, sermayen yok… Kalkın bakalım… Nasıl kalkınacaksın? Sermayesiz ekonomik kalkınmanın yumurtasız omletten ne farkı var?...   MUSTAFA KEMAL kuşağı ne yapmış? Yöneticiler devletçiliğe neden ve nasıl sarılmış? Türkler bankacılığı nasıl öğrenmiş? Merkez Bankası 1930’a değin neden açılamamış?  Özel sektör nasıl oluşturulmuş? Yeni devlet nasıl kurulmuş? Çağdaş öğretime nasıl geçilmiş? 1920’de10-11 milyon nüfusun yüzde 95’i alfabesizken savaş artığı bir toplumla okuma yazma seferberliği nasıl açılmış? Kitaplıklarda kitap yokken ulusal kütüphane nasıl kurulmuş? Okullarda tarih kitabı bile yokken tarih nasıl yazılmış? Yok olmanın kuyusundan çıkıp var olmanın doruğuna nasıl tırmanılmış? Yunanlı ile dostluk nasıl yapılmış? Avrupa’da saygınlık nasıl kazanılmış? Şaşıp kalıyorum… 2000 yılına 1.5 kala 60 milyonluk Türkiye’nin haline bakıyorum… Hiçbir şeyimiz yokken neler yapmışız? Her şeyimiz varken neler yapamıyoruz? Bir de bu ortamda Mustafa Kemal’e saldıranlara bakıyorum. İLHAN SELÇUK (27 Ekim 1998)   Büyük usta, bilge gazeteci bir mucizeyi ne güzel anlatmış. Bütün saydıklarını Türk milleti zekidir, Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti’nin karakteri yüksektir diye haykıran Yüce Tanrının Türk Milleti’ne gönderdiği dahi bir liderle, Türk aşığı Mustafa Kemal’le ancak başarabilirdik. Saldıranlar gittikçe küstahlaşıyor, onu yok edemedikçe çıldırıyor, onun gittikçe Türk Milleti’nin gözünde büyüdüğünü gördükçe hırçınlaşıyorlar. Her zaman söylüyorum. Atatürk ile uğraşanın, onun fikirlerine sataşanın, onu küçültmeye çalışanın dikkatli olması gerekir. Örnek mi istiyorsunuz? Yılların Cumhuriyet Gazetesi, Nadir Nadiler’in, İlhan Selçuklar’ın Atatürkçü çizgiden ayrılmayan gazetesi; Hasan Cemaller’in, Can Dündarlar’ın, Hikmet Çetinkayalar’ın elinde ne hallere düşürüldü. Can Dündar, Atatürk’ü aşağılama talimatını kimden aldıysa çevirdiği ‘Mustafa’ filmi onu fena çarptı. Hikmet Çetinkaya ise derdi ne ola ki bütün Atatürkçü Yazarları gazeteden kapı dışarı etti. Suçları neydi hala anlamış değilim! Şimdi de kendisi düşünüyor; Suçum ne diye? İşte onu belki de hiç söylenenlerle uzaktan yakından ilgisi yokken suçladılar. Ders almayı bileceksiniz. Vatan kurtaran, oturduğunuz koltuğu, işlettiğiniz fabrikayı, okuduğunuz okulları, demiryollarını, suyunuzu, elektriğinizi, tarımınızı, hayvancılığınızı, doktorunuzu, öğretmeninizi, her şeyden önemlisi devletinizi yeniden yoktan var eden kahramanın gösterdiği akıl, fen, ilim ve bilimden ayrılıp, batının, tarikat liderlerinin, etnik savaşı güdenlerin oyununa gelinince nelerin olduğunu görüyoruz. Atatürk’ü yok saymayı, onu unutturmayı iş edinenler, her şeyden önce şunu iyi düşünsünler. Onun döneminde hiçbir devlet görevlisi halkın karşısına geçip ağlaya sızlaya duygu sömürüsü yaparak oy toplama aczine düşmezdi. Onun döneminde başbakanından bakanına dek herkes sadece Türk Milleti’ne hizmet etmek için o koltuklara oturup, asla yakınlarını devletin olanaklarından yararlandırmaya teşebbüs dahi edemezdi. Onun için diyorum ki biraz vicdan, biraz akıl, biraz vefa. Bakalım 10 Kasım en büyük Türkün ölüm yıldönümünde ne oyunlar ne numaralarla ona saygısızlık yarışına girilecek. Yüce Tanrı her şeyi görüyor ve zamanı gelince de gereğini yapıyor. Kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın.      
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.