Konya
°C
Yeni Meram

"Geçmişini Bilmeyen Geleceğini De Bilmez"

"Geçmişini Bilmeyen Geleceğini De Bilmez" - Rıdvan Bülbül - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
12.01.2017 06:40
12.01.2017 09:41
0
5577
ABONE OL
 ■ Geçmişten ibret alın ve hayra çalışın. ( Hz. Osman)  *** Mustafa Kemal Paşa, Birinci Dünya Savaşı’nda, mütareke sırasında Suriye cephesinden gelip Haydarpaşa’da trenden iner, liman yabancı bayraklı savaş gemileriyle doludur, yaveri Cevat Abbas’ın üzüntüsünü görür; ona döner; - Geldikleri gibi giderler! Gittiler de. ... “ Sizin geçmişle işiniz bitmiş olabilir ama geçmişinizin sizinle işi asla bitmemiştir.” diyor ünlü düşünür ve mucit Edison. Çoğu kez de geçmiş geçmişte kaldı,  yaklaşımında bulunuruz; geçmişle işimiz bitmez. Mevlana’nın öngörüsüne karşın: “ Her gün bir yerden göçmek ne iyi Her gün bir yere konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş! Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. Ancak ne var ki, Hz. Mevlana  bir başka öngörüsünde geçmişim ipine sarılıyor; “Asla geçmişte yaşama; ama daima geçmişten ders al!” ... Hz. Mevlana’nın zamana ilişkin bir dizi değişik algıları da var; ■ Akıp giden zaman içinde bir kafesteyim, Her türlü amelde çok ahesteyim, Kabrim beni bekliyorken dünyalık hevesteyim, Uyandır artık Ya Rab, belki son nefesteyim! ■ Ne kadar az yüksekten uçarsan, düştüğün zaman o kadar az incinirsin. Kibri bırak, alçakgönüllü ol. ■ İyi ki geçiyorsun zaman! Ya acının en derinime işlediği bir anda, donsaydın? ... Günümüzde başta siyasal aktörler, her alanda yöneticiler sürekli birbirini suçlar. Hoşgörü, uzlaşı, danışma gibi kavramlar sanki buzdolabına kaldırılmış gibi... Ülke sorunlarında, en önemli konularımızı oluşturan örneğin Anayasa ve diğer Yasa değişiklikleri söz konusu olduğunda bile bir araya gelip asgari müştereklerde anlaşmayı denemezler. Sancılı dönemlerin faturası hep halka çıkar. Havan da su dövmeler de uzar ve gider. Sonuçta birilerinin ak dediğine diğerlerinin kara itirazları temel sorunların çözümünde engel oluşturmayı sürdürür. Dünle bugünü oranlamak bağlamında bir Mevlana anlatısını dile getireceğiz. --- Adamın biri eline geçen haram paradan vicdan azabı duymaya başlar. Bu azap dayanılmaz hal almaya başlayınca, gidip parayla bir tane sığır alır ve Mevlana'nın dergâhının yolunu tutar. Hz. Mevlana ’ın huzuruna çıkar ve derki; “  Haram bir kazanca karşılık aldım günahımın affı için size bağışlamak istiyorum!'' Hz. Mevlana yanıt verir; '' Alamayız sen Hacı Bayram Veliye götür'' Adam bunun üzerine sığırı alıp Hacı Bayram Veli'nin huzuruna çıkar  ve olayı anlatır. Hacı Bayram Veli de şöyle konuşur; ''Bunu ben de kabul edemem ama sen bunu yeniden üstat Mevlana’ya götür, bu sefer benim yolladığımı söyle!” Adam Hz. Mevlana’nın yanına tekrar varır ve olanı anlatır. Hz. Mevlana kurbanı kabul eder. Adam merak eder ve sorar;  ''İlk Size geldim kabul etmediniz ama Hacı Bayram Veli yollayınca kabul ettiniz neden? '' Hz. Mevlana şöyle söyler; '' Hacı Bayram Veli şahindir, bizim gibi her leşe konan bir karga sanmayın onu'' Adam şaşırır bu cevaptan tatmin olmaz ve tekrar Hacı Bayram Velinin huzuruna çıkar, aynı soruyu ona sorar. Hacı Bayram Veli derki; “ Gönlümüz bir  su birikintisidir bir damla pislikle bulanır, Hz. Mevlana’nın gönlü bir okyanustur, bir damla pisliği bir kerede temizler.Adam gördüğü hoşgörü ve aldığı ders sonucunda gözyaşlarına boğulur.. .. Geçmişini bilmeyen geleceğini de bilmez. ( Şeyh Edebali) ... Ünlü düşünür, George Santayana der ki;    Geçmişi  hatırlamayanlar tekrarlamaya mahkûmdur.” Geçmişimizi hatırlamak ve yüzleşmek günümüzü ve geleceğimizi oranlamak buna koşut plan ve projeler üretmek kuşkusuz tutarlı olacaktır. Bundan hareketle, geçmişte yaşanan kimi olaylardan izler yansıtarak sözü “kıssadan hisselere” getirmek istiyoruz Demirel gibi dokuz kez Başbakan olan Sait Paşa, 4. Sedaretinde Madalya ve nişanları göğsüne sığmaz olunca kimilerini ceketinin eteğine asmaya başlamış. Bir davette İran elçisi Muhsin Han, İran’ın Sait Paşa’ya verdiği nişanın da eteğe asıldığını görünce bu durumu ülkesine rapor etmiş. İki ülke arasında kriz başlamış. İran elçisi, Dışişleri Bakanı Arifi Paşa’ya çıkarak rahatsızlığı bildirmiş.  Osmanlı’da nişan takılmasıyla ilgili bir nizamname olduğu halde Sait Paşa’nın madalyayı eteğine asmasının ülkesine saygısızlık olduğunu belirtmiş. Ancak daha sonra da gerçek anlaşılınca olay tatlıya bağlanmış. ... “Devrimci Eğitim Şûrası (8 Eylül 1968) Toplantısında hazır bulunan Can Yücel oturduğu yerde Şura içeriğine  “ Devrimci Eğitim Şûrası Andı”nı yazmış.Kapanışta  sahnede hep birlikte şu andı içmişler: “Türküm, doğruyum, devrimciyim, Yasam iç ve dış gâvuru dışarı atmak, Yurdumu tez elden kalkındırmaktır... Ülküm işçiye iş/ Köylüye toprak/ Bebeye süt, Yavruya ekmek ve kitap, Gence gelecek sağlamaktır. Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun.” ... ■ Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.  (İbni Haldun) ■ Geçmiş günün olayları ile uğraşacağına geleceği düşün.   (Vehbi Koç) ... Öykü bu ya, Erzurumlu Avni, Milletvekili adayı olmuş, sağda, solda her yerde “vatan, millet” nitelikli nutuk üstüne nutuk atıyor. Herkes dinlemesine dinliyor da bir ara “Rus paşası bana demişti ki!” diye sallayınca kalabalıktan biri dayanamıyor, karşı çıkıyor; “Ola Avni, Rus paşası buradayken, sen ananın karnında bile değildin!” Avni bozulmuş:    “Nutuhtur bu söylenir!” ... Fransız İhtilal Mahkemesi’nde yargılanan fizik ve kimya bilgini Lavoisier, Başkandan izin ister; “Bir deney yapıyordum, gidip sonuca bakmak istiyorum!” Mahkeme Başkanının isteğe  yanıtı kesin ve serttir; “İhtilalin bilime ihtiyacı yoktur!” ... Geçmişi hiç dert etmeyeceksin, kendini hep yeni doğmuş sayacaksın. Her yeni gün, sana ne istediğini söyleyecektir. Kendi işinden zevk alacak başkalarının yaptıklarına değer vereceksin. En küçük şey senin canını sıkmak ister. Sen ise günün değerini bileceksin.. Daha önemlisi; hiç kimseden nefret etmeyip yarını yaratana bırakacaksın. (Goethe) ... Sürekli meşguldüm o kadar sene, Seninle doyasıya oynayamadım... Sen beni çağırdın gel oyna diye, Ben bir türlü zaman ayıramadım... ... Giydirdim, doyurdum, seni kolladım, Sadece bunları yeterli sandım, Bana oyuncağını getirdiğinde, Ben seni çoğu kez, başımdan savdım... ... Hayat ne kadar kısa, yıllar ne çabuk. Ne zaman büyüdü bu küçük çocuk, Ona dokunmak için uzandığımda, Ellerim boş kalır, yüreğim buruk... ... Artık hiç işim yok, yapayalnızım. Günlerim çok uzun, üstelik bomboş Keşke isteklerini bir bir yapsaydım Küçük arzuların şimdi çok şirin, çok hoş... (A.Chase) ...
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.