Konya
°C
Yeni Meram

ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYUN!

ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYUN!-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
09.05.2019 00:11
08.05.2019 16:11
0
5091
ABONE OL
Vicdan muhasebesi yapacağımız bir aydayız. Bu muhasebe içerisinde yok yok. Şöyle etrafınıza bir dikkatlice bakın. Neleri kaybettiğimizi, Neleri es geçtiğimizi, Neleri görmezden geldiğimizi, Neleri duyduğumuz halde duymazdan, Bildiğimiz halde bilmezden geldiğimizi hiç düşündünüz mü? Elimizi vicdanımıza koymanın gerektiği bir aydayız. Ancak, o eller vicdanımıza doğru uzanmıyor. Vicdan denildiğinde ise; Aldıran yok, Dudak büken çok, Dönüp bakan yok, Nedir, ne değildir diye merak eden yok! Yapmacık davranmak tavan yapmış durumda… Bıyık altından gülmek moda! İnce alaylı, sözüm ona espri diye yutturulmaya çalışılan söylemler geçer akçe… Sevgi denen kavram sakız misali herkesin ağzında, güya birbirini sevmeyen yok, lakin ortada sevgi diye bir şey yok… Samimiyet ortalarda yok, Gerçekleri arayan yok, Arayanlarda laf ola beri gele mukabili arıyorlar. Sonra vefa kayıp… Rahmetli Zeki Müren ve rahmetli Ferdi Özbeğen’in seslendirdikleri “Kandil” adlı o güzel ve içli şarkıda vefayı da, dostu da, şefkati de, aşkı da ne güzel dile getiriyorlardı. Kandil şarkısının dizeleri şöyleydi; Gün ışığında yola koyuldum / Elimde kandil gözümde mendil / Vefa arıyorum dost arıyorum / Şefkat arıyorum, aşk arıyorum. Vefa uzaklarda kalan bir his / Dost eski şarkılardan bir iz… Dizlerimde derman / Kandilimde yağ bitti / Bulamadım gitti. Vicdan denen ve yalnızca kalplerimizde yanan o kandil sönmemeli. O kandil sönerse, gün ışığında dahi karanlıkta gezenlere dönülür! Vefa gerçekten uzaklarda kalan his artık. Ne ahde vefa geçerli, ne vefa… Vefasızlığın kol gezdiği, Umurumda değil diyenlerin bu sözü diline pelesenk ettiği, İnsanların en yakınlarını dahi merak etmediği, Ne yapıyor-ne ediyor diye endişe etmediği, Kapısını açmadığı, Herkesin kendi hayatını yaşamak gibi bir yola saptığı Anlamsız, duyarsız, sevgisiz, İnsani olmaktan uzaklaştıkça uzaklaşan bir dönemin tam ortasındayız.   ***** Komşuluğu unuttuk, mahallemizdeki fakir kim, fukara kim onu unuttuk. İşin kolayını face sayfalarında paylaşım yapmakta bulduk! Vicdanımızı yazdığımız birkaç satır yazıyla rahatlatmak birçoğumuzun hem kolayına geldi, hem de işine… Beğenen de, yorum yapan da olunca bu iş bizleri daha da sardı! Vicdan bunun neresinde diye hiç mi sormuyoruz? Elimizi vicdanımıza hiç mi koymuyoruz? Galiba öyle… Bu türden davranışlar hayatımızı soluklaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Hele ki, bu muhasebeyi yapmamız gereken Ramazan ayında. Yaşadığımız hayatın yavanlığını, ne ölçüde tatsız-tuzsuz günler geçirdiğimizi hiç mi fark etmiyoruz? Bizim ne güzel hasletlerimiz vardı… Dostlarımızın yüzüne bakar-bakmaz halinden anlardık. O söylemeden, ne derdi var, kestirirdik! Neler mi oldu? Artık dost dediklerimizin bile yüzüne bakmıyoruz? Bakmak işimize gelmiyor! Hele bir derdi, bir şikayeti varsa onu dinlememek adına, sığındığımız gerekçelerin ve mazeretlerin haddi hesabı yok. Bize neler oldu böyle? Biz nasıl bu hallere düştük? Düşeni, düştüğü yerden kaldırmayacaksak, Ağlayanın hali nedir diye sormayacaksak, İhtiyaçlı olanın ihtiyacına çare olmayacaksak, Varken yok diyeceksek, Biz nasıl bir insanız? Ne işe yararız? Sevgili okurlar! Elimizde her türlü imkan varken, bölüşmek ve paylaşmak gibi hasletleri bilmemize rağmen, evlatlarımızı, ana-babalarımızı, en yakın akrabalarımızı, arkadaşlarımızı, dost diye anlattıklarımızı, kendi fakirimizi-fukaramızı, garip- gurabamızı neden unuttuk, neden unutmaya ve görmezden gelmeye çalışıyoruz? Elinizi vicdanınıza bir koyun da söyleyin… Vicdan bunun neresinde? Ramazan aylarında zerre kadar titremeyen vicdanlar, ölüm döşeğinde zangır-zangır titrese ne olacak? Hiç dilinizden düşürmediğiniz “bugün dünya, yarın ahiret” sözünü vicdan denen mihenk taşına vurmak için neyi ve kimi bekliyorsunuz?    
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.