“Dört ufkundan mühür mühür
Hayaller fışkıran şehir.
Bağrında koca bir nehir
Akar durur hububattan. “
( Feyzi Halıcı’nın Konya şiirinden)
***
Bundan 90 yıl önce Mevlana Dergâhına bir adım ötede kerpiç yapılı evde halı Tüccarı Sabri beyin eşi Hanım adında bir hanım
( Hayriye diyenler de var) doğum sancıları çekiyordu. Sabah ezanları okunurken doğan erkek çocuğunun adı gelenek uyarınca kulağına söyleniyordu; Feyzi!
Bu, sanat dünyasının ulu çınarlarından Feyzi Halıcı’dan başkası değildi. Mevlana’nın dizi dibinde dünya’ya geldi, hamuru sevgiyle yoğruldu, mayasında dize dize şiir vardı;
“Sen ney dilinde uhrevi
Mevlana'nın aşk alevi.
Dile getir Keyhüsrev'i
Nağmeler sun, Keykubat'tan!”
( Feyzi Halıcı’nın Konya şiirinden)
Feyzi Halıcı, şair doğdu, şairce yaşadı, böylesi duygular içinden daha nice şiirler dökülüp gelecek yüreğinden. İlk, Orta ve Lise öğrenimi Konya’da hep sınıf birincisi olarak tamamladı. İstanbul Üniversitesinde Kimya Fakültesini bitirdi ancak eline hiç pipet almadı ve şair Feyzi Halıcı olarak yoluna devam etti. Yarınlara 200’e yakın kitabıyla saygı ve tevazu içinde selama duruyor. Çoğu şiirleri ezberlerdi, kimileri bestelendi, şarkı oldu. İstanbul’da Şiir dinletilerinin çok alkışlanan şairiydi. Yusuf Ziya Ortaç, O. Seyfi Orhon, Behçet Kemal Çağlar, Zeki Ömer Defne gibi Türk Edebiyatının ünlü şairleri şiir cevherini ilk keşfedenlerdi. Konya’ya döndüğünde baba Mesleğini, soyadına koşut halıcılığı seçti;
“Yoluna kurban olduğum
“Aziz bildiğim, evlattan!
Şanın, şöhretin dörtnala
Koşa gelmede milattan.”
( Feyzi Halıcı’nın Konya şiirinden)
Feyzi Halıcı benim, ustam, kardeşim kadar yakınımdı. Lise sıralarında iken şiir iksirinden içen bu satırların yazarı, utana sıkıla İstanbul caddesinden geçerken ani bir kararla Halıcı dükkânına girmeyi başardı. O gün bugündür, en yakın dost, arkadaş olduk. Cumhuriyet Senatosu adaylığı başvurusu için günün erken saatlerinde Ankara’ya birlikte gittik, mutlu sonuçla döndük. Aynı gazete ve dergiler de yazdık, Hisar’cı olduk. Çağrıda buluştuk şimdi oradayız. Ömrümün 40 yılı onunla anılarla doludur, göz ve ayak izleri biri birine karıştı.
Feyzi Halıcı, başarılı kadın şairlerimizden Bahar Gökfiliz’le evlendi ve 2. Baharını mutlu ve üretken ortamda yaşamaya başladı. Şimdi
İstanbul’da denizle dip dibe görkemli yapıda gelip geçen gemileri sayarak şiirsel yaşamının tadını çıkarıyor. Ancak ne var ki, kalbi, gözü, Konya’da İstanbul Caddesinde, kerpiç evde; sonra Halıcı apartmanında..
“Toprak görünüşün hiçe
Verdiğin şevk yeter içe
Ey yeşil taşa, kerpiçe
Destanlar söyleten vatan.”
( Feyzi Halıcı’nın Konya şiirinden)
Bir damla;
“ Sevdadır, çevre yanımda
Bir nice nöbet tutmuştur
Kar yağmıştır o dağlara
Nilgün beni unutmuştur
O'ydu ufkumda altın iz
Kaldım yollarda çaresiz
Ne yapayım, ne dersiniz?
Aşk gözümde tüten deniz
Ne çare ki buz tutmuştur
Kar yağmıştır o dağlara
Nilgün beni unutmuştur
Gönlümde dert dilim dilim
Aşkım tanımıyor iklim
Dostlar kendimde değilim
Gitti hayatım, sevgilim
Gayrı ne söylesem boştur;
Kar yağmıştır o dağlara
Nilgün beni unutmuştur.”
Nilgün/ Nilgün’ler, Feyzi Halıcı’yı unutsa da dört mevsim bahar ikliminde sanat dünyası onu, sonsuza değin hiç unutmayacaktı