Dünya Malı Dünya'da Kalır...

  ■ Deniz gibi mal kazan, fakat sen üzerinde gemi ol. (Mevlana) *** İslâm dünyasında Kuran’dan sonra en güvenilir kaynaklardan biri Sahih-i Buhari adındaki hadis kitabıdır. İsmail el-Buha-ri'nin Hz. Peygamberin hadislerini toplamaya kendini vakfettiği, yeni bir hadis duymak ve almak için dere tepe dolaştığı, günlerce, haftalarca yol aldığı sıralardaydı. Kendisine birçok sahabi ile görüştüğü bilinen birinden söz edildi. Her zaman yaptığı gibi uzun bir yol alarak söz konusu adamı buldu. Bu sırada kazığından boşanmış devesini boş torba ile aldatarak yakalamaya çalıştığına tanık oldu. Bunun içim de hiçbir şey sormadan geri döndü. Niçin boş döndüğünü, birkaç hadis not etmediğini soranlara şöyle cevap verdi;    - Devesini aldatarak yakalamaya çalışan adamın rivayet edeceği hadise güvenmem.  --- Büyük fıkıh (hukuk) bilgini, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebû Hanife, (VIII. yüzyıl) bilimsel çalışmaları yanında ticaretle de uğraşan  zengin kişiydi. . Bu saygın bilgin, öğleye kadar mescitte öğrenicilerine ders verir, öğleden sonra da ticari işleri ne bakardı. Ders verdiği sırada bir adam mescidin kapısından seslendi; - Ya imam, gemin battı! (İmamın ticari mal taşıyan gemileri var.) - Elhamdülillah . Aynı adam yeniden gelip haber verdi; - Yanlışlık oldu batan gemi senin değilmiş. İmam bu yeni habere de karşılık verdi; - Elhamdülillah! Haber getiren kişi hayrete düştü; -Ya imam, “Gemin battı” diye bir haber getirdik, "Elhamdülillah" dedin. Ancak batan geminin seninki olmadığını söyledim, yine "Elhamdülillah" dedin bu nasıl davranıştır? İmam-ı Azam ayrıntı verdi; - Sen gemin battı diye haber getirdiğinde iç âlemimi, kalbimi şöyle bir yokladım. Dünya malının yok olmasından, elden çıkmasından dolayı en küçük bir üzüntü yoktu. Bu nedenle Allah'a hamdettim. Batan geminin benimki olmadığı haberini getirdiğinde de aynı şeyi yaptım. Dünya malına kavuşmaktan kalbimde bir sevinç yoktu. Dünya malına karşı bu ilgisizliği bağışladığı için de Allah'a şükrettim.    ■ Dünya Malına Kendini Kaptıran İnsan bala yapışmış sineğe benzer. (Şirazlı Sadi) --- İmam-ı Azam’la herhangi konuda tartışmaya girip galip çıkan hiç kimse yoktu Hem derya gibi ilmi, hem de herkese nasip olmayan zekâ ve mantığı sayesinde tümünden galip çıkardı. Abbasi Halifesi Me'mun İmam-ı Azam'ı Kufe'ye kadı yapmak istiyordu;  çağırdı ve bu niyetini açıkladı. İmam-ı Azam yönetimin yanlışlıklarına alet olmamak için öneriyi kabul etmedi ve yanıt verdi;    - Ben kadılık yapamam! Halife ve çoğunluk ondan daha iyi kadılık yapacak başka biri bulunağını bilirdi. Bunun  üzerine Halife de sert bir çıkış yaptı; - Yalan söylüyorsun, kadılık yaparsın! İmam-ı Azam’ın yanıtı kıssadan hisseydi; “Eğer  yalan söylüyorsam, yalan söylediğim için kadılık yapamam, yalancıdan kadı olmaz; "yapamam" dediğimde doğru söylüyorsam, sözümün gereği kadılık yapamam. İki halde de kadılık bana uygun değildir. ■ Hiçbir mal sizin değil, neyi bölüşemiyor, hiçbir can sizin değil, niye dövüşüyorsunuz? (Mevlana) --- Hz. Süfyân-ı Sevri son anlarını yaşıyordu. Yastık altından bir kese çıkardı. İçinde altınlar vardı ve bunların sadaka olarak dağıtılmasını istedi. İstek itiraza dönük hayretle karşılandı;    “Hz. Süfyân-ı Sevri dünya malına önem vermez, yanında dünyalık bulundurmazdı. Parayı neden saklama gereğini duydu ki?” Hz. Süfyân-ı Servi konuya açıklık getirdi; “Bu para ile dinimi korudum. Şeytanımı ve nefsimi susturdum. Nefis ve şeytan ne zaman “'Giyecek şeyin yok. Dünyalık  kazan“diye vesvese vermeye çalışsalar onlara altınları gösterir, başımdan kovardım, Altınları onlara karşı silah olarak kullanırdım.” Altınlar dağıtıldıktan sonra, Hz. Süfyân-ı Sevri yaşama veda etti.    ■ Her Ümmetin Bir İmtihanı vardır, benim ümmetimin imtihanı da servet üzerinden olacaktır.  (Tirmizi, Zühd-26)