Dünya halleri

Şu dünyada, her yanımızda, kavganın her çeşidini görür olduk, yaşar olduk. Küçük kavgalardan, savaş şeklindeki kavgalara kadar hepsini, zamanımızın teknolojisi sayesinde canlı seyrediyoruz. Bir zamanlar, Türkiye’de halk arasında çok kullanılan, sonraları da şaka konusu yapılan bir sözü hatırlıyorum. “Ne olacak bu memleketin hali?” Bu söz, içki masalarındaki sohbetlerden, aile sohbetlerine kadar yayılmıştı. Şimdi “Ne olacak bu dünyanın hali?” demeye başladık neredeyse. Dünyanın her tarafında, daha da önemlisi yanı başımızda, güney ve güneydoğumuzda savaşlar var. Bırakalım bunları, kavga mı görmek istersiniz. Akşamları TV’lerdeki adı tartışma olan programlara bakmak yeterlidir. Kimse kimseyi dinlemiyor. Konuşmacıların bazen ikisi, bazen üçü bazen de hepsi birden konuşuyor bağırıyor. Bu ortamda fikir mi kalır, görüş mü kalır, hayır mı kalır? Bu konuşmacıların çoğunluğu prof unvanlı ilim adamları. Onlar da bağırıyor. Al birini vur ötekine. Moderatör dediğimiz oturum yöneticileri de çaresizlik içinde kalıyorlar hatta bazen zavallı bir görüntü veriyorlar. Uzun sözün kısası edep diye bir şey kalmamış. Belki bu çirkin görüntülerden, olumsuzluklardan ders çıkarmalıyız diyorum. Lokman Hekim’e, “Edebi kimden öğrendin?” diye sormuşlar. “Edepsizlerden” diye cevap vermiş. Yine bir bilge kişiye, “Bir insanın zeki olduğunu nereden anlarsın?” diye sormuşlar, “konuşmasından” demiş, “ya hiç konuşmazsa” denince, bilge kişi, “nerde, o kadar akıllı insan yoktur ki” diye cevap vermiş. Biz hiç konuşmayanı aramıyoruz. Konuşsun ama muhatabı konuşurken konuşmasın, onun ne söylediğini anlasın, ona göre cevabını versin, biz de bunlardan nasiplenelim. Her zaman yazıyorum, ben şimdiye kadar bu TV tartışmalarında, birinin diğerine bir defa bile, bu noktada sen haklısın dediğini duymadım. Bu doğa kanunlarına bile aykırı. Siyasi yönetimlerin başındaki insanların bütün çalışmalarında, akılcılığın, insanlığın, manevi donanımın ve bilginin hakim olması gerekirken, ihtiras, inatlaşma, bilgisizlik ve maneviyat eksikliği olaya hakimse, dünyamız bugünkü kavgalardan kurtulamaz. Ülkelerin sevk ve idaresinde, siyasi sistem ne olursa olsun, karar mevkiindeki kişilerin bireysel nitelikleri, karar kurumlarının aldığı kararlara doğrudan etki yapıyor. Dünyanın siyasi liderleri bu bakımdan, her zaman önemseniyor. ABD başkanının nasıl bir kişiliği olduğu, nitelikleri bugünlerin en önemli konusu mesela. Kongre varmış, senato varmış, kararlar buralardan geçermiş, bunların üzerinde kimse durmuyor. Başkanın tutumu, dünyanın kaderiyle doğrudan ilgili. Türkiye’de de, siyasi partiler kanununun yarattığı bir siyasi parti liderliğinin çok antidemokratik bir şekilde işlediğini ve liderlerin bir padişah gibi hareket ettiklerini biliyoruz. Bu, ülkede siyasi kutuplaşmaya yol açıyor. Türkiye zamanımızda çok çetin bir siyasal kutuplaşma yaşıyor. İçerde durum böyleyken, dışarıda da, ABD, RUSYA, ALMANYA, İNGİLTERE, FRANSA gibi ülkelerin liderlerinin tutum ve davranışları, dünya siyasetini şekillendiriyor. Bakın dünyanın selameti nerelere bağlı. Saygılarımla.