Konya
°C
Yeni Meram

DÜNDEN BUGÜNE

DÜNDEN BUGÜNE- Kudsi ÖNCÜ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
03.02.2021 01:12
03.02.2021 09:47
0
9726
ABONE OL
Geçtiğimiz hafta değerli bir arkadaşım araştırmacı yazar Banu Avar hanımefendinin kısa bir videosunu gönderdi. Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde ABD ve Avrupa ağırlıklı olmak üzere uluslararası gazetecilerden Refah Partisi yöneticilerinden biriyle program yapmak istediklerini bildirirler. Kendisinden bu konuda yardımcı olmasını talep ederler. Banu hanım Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı davet edebileceğini söyler. Ancak Erbakan'ı hiçbir gerekçe göstermeksizin kabul edemeyeceklerini söylerler. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan'ı veya Abdullah Gül'ü talep ederler. Videoda Banu hanım niçin Erbakan'ı istemedikleriyle ilgili kendi yorumlarına yer veriyor. Erdoğan'ın da kendi güdümlerinde olduğunu, emperyalistlerin ve CIA’nın öyle istediğini vurgulamak istiyor. Arkadaşım videonun altına şöyle bir not düşmüş:"Kudsiciğim videonun konusu hakkında yorumunu merak ediyorum" Ben de videoyu izledim ve arkadaşıma şu yorumu yaptım. Değerli kardeşim, dinlediğimiz bu videonun mahiyetini ben 17 yaşımdayken babamla birlikte Konya da Erbakan hocamın bir kahvehanede konuşmasında duymuştum. Biliyorsun nöron hafızasına üç tip bellek kayıtları yapılır. Kısa süreli dakikalık, anlık, saatlik kayıtlar, orta süreli günlük, haftalık ve aylık kayıtlar, bir de uzun süreli, yıllar ve ömür boyu süren kayıtlar. Onlarca yıl Erbakan hocamı dinlemeye devam ettim. Her dinleyişimde emperyalistlerin tezgahlarını anlama ve idrak etme konusunda beynimin boşta duran nöronlarını sinapslamaya devam ettim. Çok çok daha iyi anladım ki emperyalistler bu coğrafyada terbiyeli, otur deyince oturan, uyu deyince uyuyan çocuklar istiyorlar. Tabi ki Erbakan istedikleri terbiyeli çocuk değildi, onun için de hocayla söyleşi yapamazlardı. Peki, niçin diğerlerinden biri olsun diyorlardı? Millettin Erbakan'a bir teveccüh belirmişti, bunun yolu kesilmeliydi. Onun da en kolay yolu bölmek, parçalamak, yok etmekti. Evet bunu da başardılar. Ancak hesapları bekledikleri gibi tutmadı. Tam "böldük, artık bu çocukların harcı kolay" derken" daha beter biri başımıza bela oldu" dediler. Hatta bazı Avrupa ve ABD TV’lerinde "artık Tayyib Erdoğan’ı öldürmekten başka çaremiz kalmadı" diyebiliyorlardı. Ben de altı yıl önce bir Fransız Prof.’un TV’lerinde bu cümlesini duymuştum. Şimdi duvara tosladılar, artık 450 bin km’lere ekonomik münhasır alanda, Akdeniz de, Karadeniz de, Suriye de, Irak da, Afrika da, Azerbaycan da, Türkiye var. Şimdi de bu çocuk başımıza bela oldu, çok asi, ambargo uyguluyoruz, bir kaç ayda kendisi daha iyisini üretiyor, bizi takmıyor, darbe yaptık, şimdi işi bitirdik, dedik ,on saatte darbeyi püskürttüler. Durduramadık, öldüremedik bari bölelim dedik, üçe böldük, artık var gücümüzle muhalefete yüklenip bu adamı indireceğiz" diyorlar. Avuçlarını yalasınlar, artık cin şişeden çıktı, dünün terbiyeli çocukları yok. Hanım efendinin söyledikleri, emperyalistlerin üzerimize türlü oyunlar tezgahladıkları fikrine katılıyorum. Artık bu oyunların farkında olan çok kabiliyetli, kapasiteli stratejistlerimiz, akademisyenlerimiz, uzmanlarımız, istihbaratçılarımız var. Kimse Türk milletine parmak sallayamaz. Yeter ki biz birlik olalım, kardeş olalım. Dallarımızı koparabilirler, biz İmparatorluğun küllerinden Türkiye Cumhuriyetini kurduk. Bizim kökümüz sağlamdır. Bu yazıya başlamadan önce Vecihi Hürkuş'un belgeselini dinledim. Kızı, torunu, talebeleri ve o dönemde kendisini ve uçurduğu uçaklarını gören kişileri dinledim. İnanın gözyaşlarımı tutamadım. O kadar engeller, zulümler yaşatılmış ki aklın alacağı gibi değil, vicdanları sızlatan cinsten zulümler. Sadece bir tanesini bahsedeyim; "Yaptığı bir uçağıyla İzmir’den Ankara’ya uçar, meclisin üzerinde de bir kaç tur atar, onore edileceğini bekler. Ne mümkün, izinsiz ve güvensiz olduğu gerekçesiyle uçak hangara çekilir. Sökülür, parçalara ayrılır. Ayrıca 15 gün hapis cezası alır. Uçağının parçalarını trene yükler, Çekoslovakya ya götürür. Orada tekrar montajını yapar, Türkiye ye uçar. Yine izin vermezler. Onlarca uçak üretir, Hollanda, Pakistan, Almanya ya satış sözleşmeleri yapar. 1969 yılında hayata veda eder. Nuri Demirağ'ın belgeselini izledim. Bunun önüne çıkarılan engeller hiç kabul edilir gibi değil. Önce sigara kağıdı üretimine başlar, tesisini büyütür fabrikaya çevirir. Türkiye'nin dört bir yanını demir yolu ağlarıyla örmeye karar verir. Ancak bin bir engellerle önü kesilir. İstanbul da uçak fabrikası ve başkaca sanayi kompleksleri yapmak üzere büyükçe bir arazi alır. Zamanın İnönü hükümetine "kendisinden devletin bürokratlarının rüşvet istediği" bilgisini verir. Akabinde bir kaç gün içinde yanılmıyorsam metrekaresi 15 kuruştan istimlak edilir. Demirağ'ın da uçak fabrikası projesi tarihe gömülür. Havacılık alanında bu gün neredeyiz? Bu konuyla bilgi almak için TUSAŞ’ın çalışmaları hakkında da bir video izledim. Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit – TEI Genel Müdürü. 1967 yılında Denizli’de doğan Prof. Dr. Mahmut F. AKŞİT, 1991 yılında Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden Lisans derecesi ile mezun olmuştur. Akademik çalışmalarını ABD Troy, NY’da bulunan Rensselaer Polytechnic Institute’da sürdüren Sn. AKŞİT, Makine ve Havacılık Mühendisliği Bölümünden 1993 yılında Yüksek Lisans [MSc], 1998 yılında da Doktora [PhD] derecelerini tamamlar,2004 yılında Doçent, 2015 yılında Profesörlük unvanlarını aldı. ABD bulunduğu sırada General Electric Corporate ArGe Merkezi’nde 10 yıl boyunca sırasıyla Consultant Research Engineer, Senior Researcher, Static Seals Manager ve son olarak da Advanced Seals Research Team Leader olarak görev yaptı. Sn. AKŞİT 2001 yılında Türkiye’ye dönerek Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölüm Başkanlığı görevini yürüttü. Kariyerine 2003 yılından itibaren Sabancı Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölümünde devam eden Sn. Akşit 2016 yılında Profesörlük unvanını almıştır. Profesör Akşit, 2013 yılı Aralık ayında TEI (TUSAŞ Uçak Motor Sanayi A.Ş.) Genel Müdürlüğü’ne atanmış olup halen bu görevinin yanında MILRES Milli Rüzgar Türbini Geliştirilmesi Projesi Başkanlığı, ESAC Eskişehir Havacılık Kümelenmesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Uluslararası Gaz Türbini Enstitüsü Isı Transferi Teknik Komitesi üyeliği görevlerini de yürütmektedir. Profesör Akşit’in Uçak Motorları, Gaz ve Buhar Türbinleri konularında 25 yılı aşkın tecrübesi, 16 değişik ülkede yayınlanmış 60’ın üzerinde patentleri, 150’ye yakın makale, tebliğ, NASA ve NATO teknik raporları ve benzeri bilimsel yayınları bulunmaktadır. Vatan sevdalısı bu hocamızı dinledim ve çalışmalarını izledim. En geç üç yıl içinde Allah’ın izniyle her türlü hava unsurlarımızın motorları hazır. Hani şu muhalefet körlüğü hastalığına yakalanmış, HDP -PKK ilişkisini anlama ve idrak yoksunlarına diyorum ki; Vecihi Hürkuş'a ve Nuri Demirağ'a yaptıklarınıza bir bakın, bir de TUSAŞ a, TEI ye, uzay ajansı çalışmaları ile gönderdiğimiz milli uydularımıza, savaş gemilerimize,18 km’den 480 km’ye çıkan tünellerimize, 190 dan 1150 ye çıkan baraj ve göletlerimize, onlarca termik santrallerimize, yüzlerce HES’lerimize, rüzgar santrallerimize,6 km’den 32000 km’ye çıkan duble yollarımıza, bilişim ve yazılım teknolojisinde gelinen noktaya, daha yüzlercesine bir kez bakarsanız, belki "18 yıldır ne yaptınız? " sorusunu sorarken yüzünüz kızarır da, etkili ve faydalı muhalefet yapmayı öğrenirsiniz. Demokrasiler de muhalefet siyasetin motorudur. Doğru ve faydalı işlerde destek olmalı, daha iyisini yapacağını ve nasıl yapacağını anlatmalıdır. Ezberlenmiş ,dayanaksız, mesnetsiz, "saray rejimi, tek adam, diktatör" nakaratlarıyla siyaset yapılmaz. Kendi içinde dinamizmini kuramamış bir siyasi yapı nasıl ülke yönetebilir. Allah milletimizi bu güruhun ferasetinden korusun.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.