Konya
°C
Yeni Meram

“Dayan gönlüm, her gecenin bir sabahı var!”

“Dayan gönlüm, her gecenin bir sabahı var!” - Erol Sunat - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
16.12.2016 00:05
15.12.2016 17:07
0
13212
ABONE OL
Vuslat, sevenin sevdiğine kavuşması, gel diye buyuranın buyruğuna uyulduğu gün. Kutlu bir gün, toy düğünler gibi bir gün. Bu geceye Şeb-i Arus demiş düğün gecelerinin en güzeli diye anlatmış Hz. Mevlana. 17 Aralık 2016 tarihi itibarıyla onun Hakka yürüyüşünün üzerinden tam 743 yıl geçmiş. Mevlana, tevazu timsali bir gönül adamı.  Konya’ya ailesiyle birlikte teşrif ettiği 1229 yılının 3 Mayıs’ından,  Hakka yürüdüğü 17 Aralık 1273 yılına kadar Konya onun saçtığı mana incilerini dinlemiş. O günden bugüne de, Konya ile birlikte bütün dünya o mana incilerini aramaya, bulmaya, hissetmeye, onun ayak izlerinin bulunduğu Konya’yı ziyarete geliyor. Bakın ne diyor Mevlana; Dayan be gönlüm! Biçare değilsin Yaradan sana yar. Kimsesiz değilsin, Yanında Kimsesizler Kimsesi var. Biliyorum, Sığmazsın hiç bir yere bu sevdayla. Dünya sana dar. Ama dayan gönlüm! Dayan ki Her gecenin mutlaka bir sabahı var. Şeb-i Arus Konya ile birlikte var olan, yaşayan, yaşatılan Konya’nın gururu, onuru, vazgeçilmezi, değişmezi, kıymetlisi bir gece! Bu gece olmasaydı. Hz. Pir anılmasaydı. 17 Aralık tarihi üzerinde Konya için çarpan yürekler ısrar etmeselerdi, Türkiye’yi ve dünyayı bu şehre gel çağrılarıyla davet etmeselerdi, Ülkenin en büyük sanatçılarını Hz. Pir’in hatırına, Hz. Pir sizleri çağırıyor demeselerdi, ne yapacaktınız bugün? 17 Aralık gününü şahsi açılışlara tahsis edenlerin, aldıkları övgülerle, güzel hitaplarla başları dönmüş, ayakları yerden kesilmiş olabilir. Bakın yüzyıllar öncesinden nasıl seslenmiş Hz. Mevlana; Ey Gönül! Sana deli desinler, divane, mecnun desinler; sana mağlup desinler, yenilginin zillet içindeki çocuğu desinler. Fakat ey gönül, sana, zaferin sarhoşu demesinler. Konya vefa şehri, hoşgörü şehri, manevi aşkların, gönül sultanlarının gönüllere taht kurduğu, aldıkları manevi işaretler sonucu geldikleri, kaldıkları mezarlarının burada olduğu Enbiyalar ve Evliyalar şehri. Vefa nedir diye anlattıkları, vefa gördükleri, vefa sundukları, vefakar insanların her asırda misliyle bulunduğu bir şehir. Rabbimizin sevdiklerini, beni seveni sizde sevin, dediği insanlara vefa göstermek, onları anmak ve hatırlamak az şey mi? Biz yaşadığımız bu zaman diliminde unutmamamız gereken ne varsa unuttuk sevgili okurlar! Sevgiyi unuttuk! Sevmeyi unuttuk! Hatırlamayı unuttuk! Bazı özel günlerin, sadece o özel daire içine girenlere ait olmasını unuttuk! Bir taşla birden fazla kuş nasıl vurulur, onun hesabına düştük! Adına gün ayırdığımız, huşu içinde anmaya çalıştığımız, Konya’ya apayrı bir mana kazandıran, milyonlarca insanı bu şehre, adeta bir mıknatıs gibi çeken Hz. Mevlana’ya olan vefayı unuttuk! Onun vefa hakkında neler söylediğini de, unutmak gibi bir gaflete düştük! Bakın ne diyor vefa ile ilgili; Vefa nedir, bilir misin? Vefa arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet ...katmamandır.  Vefa ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır. Ve yine vefa adına diyor ki; “Bir adamın birçok hüner, fen, bilgi sahibi olduğuna bakma! Verdiği sözde duruyor mu? Vefası var mı? Asıl ona bak!” Bu şehre Mevlana diyarı diyoruz. Diyar-ı Mevlana diyoruz. Böyle olduğu için, dünyanın her tarafında, Hz. Pir’in yanından gelen, onun selamıyla gelenler olarak karşılanıyor ve uğurlanıyoruz. Bu şehirden geldiğini unutmuş olanların adı, şanı, unvanı, mevkisi, makamı ne olursa olsun, onlar içinde bir şeyler söylemiş Hz. Mevlana. Ne mi demiş? “Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi. Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler!” Hz. Mevlana gönül adamı demiştik, gönülleri imar etmeye gönderilenlerin seçkinlerinden bir zat o. Onu tanıyan, onun zamanında yaşayan, onun sohbetinde bulunanlarından değiliz. Onu Mesnevisinden, Divan-ı Kebirinden, Mecalisi-i Sebasından, Mektubatından okuyarak öğreniyoruz. Aşkın Konya Kapısına dünyanın birçok ülkesinden koşup gelenler, bizlerden çok daha fazla tanıyor ve seviyorlar onu. Ne yazık ki, biz onu yeterince tanımıyoruz.  Okumuyoruz. Araştırmıyoruz. Onun aleyhinde konuşanlar, onun söylediği hikmetli sözlerden bir tanesini söylemeye bir değil bin defa acizken, aleyhinde konuşmaya, yüzyıllar sonra dahi gıybet etmeye utanmıyorlar.  Gıybet edenleri dinleyenler, inanmak eğiliminde olanlar da ne yazık ki, az değil. Hz. Mevlana, aleyhinde konuşanlara öyle güzel bir cevap vermiş ki, anlayana bundan daha güzel bir cevap inanın olamaz! “Duydum ki gıybetimi yapmışsın ,yüzüme söylemekten kaçmışsın..! Benim gibi bir acizden korkmuş Allah'tan korkmamışsın!”
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.