Konya
°C
Yeni Meram

Cennet Köşkü

Cennet Köşkü-Rıdvan Bülbül-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
01.02.2018 09:16
01.02.2018 09:50
0
4924
ABONE OL
Halife Harun Reşid döneminin ermişlerinden Behlül Dana bir gün düzgünce kesilmiş tahta parçalarından eve benzer bir şey yapıyordu. Harun Reşidin eşi Zübeyde hanım çalışmalarını  görüp ne yaptığını sordu, Behlül yanıt verdi;    - Cennet köşkü yapıyorum efendim!    Dindar bir kadın olan Zübeyde hanım  köşke müşteri çıktı; - Bu köşkü bana satar mısın?    - İsterseniz satarım. - Kaç paraya satarsın? - Sana bir akçeye veririm. Zübeyde bir akçeyi verip köşkü satın aldı. Harun Reşid ve eşi  o gece düşlerinde  kendilerini cennette gördüler. Zübeyde hanım, lüks bir köşkte oturuyordu. Harun Reşid sordu;    - Hanım, sen bu köşke ne zaman sahip oldun? -  Behlül’den dün bir akçeye  satın almıştım. Sabah olunca Harunu Reşid  hemen Behlül'ü çağırttı ; -  Bizim hanıma dün sattığın köşkten bir tane de bana yapsana! -  Olur, yaparım. - Kaça yapacaksın? - Bin akçeye yaparım . - Ama hanıma bir akçeye vermişsin - Evet bir akçeye verdim Ama o köşkün değerini bilmeden aldı. Sen ise dün gece onun nasıl görkemli bir köşk olduğunu gördün. Ben buna göre fiyat istiyorum. Gazneli Sultan Mahmud, av töreninden  dönerken bir köyde, Ayas adlı  delikanlı ile tanışmıştı .Ayas'ın söz ve davranışlarındaki farklılık, bunlardan yansıyan zeka parıltıları karşısında Sultan Mahmud, bu delikanlıda bir cevher olduğunu sezmiş ve onu kendi rızası, ana-babasının izniyle Gazne'deki sarayına götürmüştü Ayas, sarayda sultanın emriyle yoğun bir eğitim ve öğretime tabi tutuldu .Her öğretileni hemen algılıyor, köyden gelmişliğini hissettirmemek için yanlışlık yapmamaya özen gösteriyordu Sonuçta Ayas, Sultan Mahmud'un istediği nitelikte bir elaman olarak yetişti ve onun emrine girdi. Kendisine hangi görev verilse hakkından geliyor, her işte hükümdardan tam not alıyordu. Sultan Mahmud Ayas'ı keşfettiğinden mutluluk duyuyor,  paye verdiği kimseler içinde en güvendiği, en gözde kişi Ayas oluyordu.Bu durum Ayas'la aynı rütbedeki vezirler ve diğer yüksek dereceli memurların kıskançlığına, hakkında ileri geri konuşmalarına yol açıyordu. Sultan Mahmud her şeyden haberdardı Bir gün vezirlerinin ve  kumandanlarının katıldığı bir gezi düzenledi. Gezi sırasında yakınlarından geçmekte olan bir kervan Sultan Mahmud'a, Ayas'ın değerini kanıtlamak için aradığı fırsatı verdi. Sultan Mahmud, vezirlerinden birini çağırdı ve  dedi ki;    - Git, şu kervan nereden geliyormuş sor! Vezir gitti sordu ve döndü: - Sultanım, bu kervan Çin'den geliyormuş.    - Peki nereye gidiyormuş?    - Onu sormadım efendim! Sultan Mahmud bunun için bir başka vezir çağırdı ve ona da görev verdi; -  Şu kervan nereye gidiyormuş öğren!    Vezir öğrenip geldi: - Sultanım Mısır'a gidiyormuş - Anlaşıldı, yükü neymiş? - Onu öğrenmedim efendim! Sultan Mahmud, diğer vezirlerini de denedi ancak , kervan hakkında yeterli  bilgi edinemedi. Bunun üzerine mevcut vezir ve diğer yetkililere şöyle dedi;    - Ayas'ı çekemediğinizi, hakkında ileri geri konuştuğunuzu, gözden düşürmeye çalıştığınızı biliyorum Benim Ayas'a değer verişim sahip olduğu engin yeteneklerinden, verilen her görevde gösterdiği ustalık ve beceriklilikten dolayıdır Beşinizin, onunuzun birlikte üstesinden gelemediği bir işi tek başına hak edebilmesi neddiyledir. En basiti şu kervan hakkında hanginize görev verdiysem  yeterli bilgileri edinemediniz. Oysa, daha önce böyle bir konuda Ayas'ı denedim, bir seferde tekmil bilgiyi, akla gelebilecek tüm soruların yanıtını  öğrenip beni aydınlatmıştı İşte benim Ayas'ı tutmamın, ona farklı muamele yapmamın  nedeni  budur.” Hastalığına çare bulunamayınca, kendisine evliya denilen birinin adresini vermişler. Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla iyileşebiliyormuş. İhtiyar adam verilen adresi çaresizlik içinde ararken simit satan 7 yaşlarındaki çocuğa rastladı. Çocuk  masum gözlerle kendisine bakıyor ve onu tanıyormuş gibi gülümsüyordu. Adam, o yaştaki çocukların günahsız olduğunu düşünerek yoluna devam ederken, aniden duruverdi. Simitçinin üzerindeki tişörtün üzerinde bir "E" harfi yazılıydı. Bu mutlaka evliyanın "E" si olmalıydı. Aradığı evliyaya bu kadar çabuk ulaşmanın heyecanıyla yanına gidip bir simit aldıktan sonra dedi ki; - Doktorlar benim hasta olduğumu söylediler, iyileşmem için dua eder misin?    Çocuk bu öneri karşısında şaşırmışa benziyordu; yanıt verdi; - Ben de sık hastalanıyorum, dedem, Allah’a inananların ölünce yıldızlara uçtuklarını ve cenneti seyrettiklerini söylüyor.  Hastalıklardan korkmuyorum.    Adam içinin bir anda ferahladığını hissetti. Onun soğuktan moraran yanaklarına bir öpücük kondururken isteğini yineledi; - Deden çok doğru söylemiş. Ama ben yine de senden yardım istiyorum.    Çocuk, duasının değerini anladı. Karşıdan geçmekte olan baloncuyu gösterip konuştu; - Size dua edeceğim. Ancak iyileşirseniz, bana 10 tane balon alacaksınız!    Bu kez adam başını salladı. Fakat çocuk bu kadar balon istemekle haksızlık yaptığına anladı. Mahcubiyetten kızaran yanaklarını elleriyle örtmeye çalışırken  ekledi; - Uçan balon almanıza gerek yok. Normalinden 10 tane istemiştim. Adam elini uzatarak çocukla tokalaştı. Anlaşma nihayet yapılmış, ayrıntılara  girilmişti. Buna göre hastalıktan kurtulması halinde 6 ay sonraki Ramazan Bayramında çocukla buluşacak ve her hangi bir nedenle  gelemediği takdirde, önceden hazırlanan balonların ona ulaşmasını ya da  postalanmasını sağlayacaktı. Adam küçük çocuğun adresini bir kâğıda yazdıktan sonra, başını okşadı ve vedalaştı. Aradan soğuk bir kış geçip Ramazana ulaşıldığında adamın hastalığından eser bile kalmamıştı. Yaşama yeniden dönmenin sevinciyle en güzel balonlardan bir paket hazırladı ve bayramın ilk gününü iple çekerek randevu yerine gitti. Küçüklerin cıvıl cıvıl kaynaştığı bayram yerindeki diğer simitçiler, çocuğu tanımıyordu. Adam onu biraz ilerdeki bakkala sorduğunda, dükkân sahibi acı haberi duyurdu; - Ciğerleri hastaydı aniden ölüverdi. Adam beyninden vurulmuşa döndü Koşar adımlarla uzaklaşırken önüne çıkan ilk baloncuya bir tomar para uzatıp dedi ki; - Şu uçan balonlardan 10 tane istiyorum. Çabuk ol, gecikmeden yerine ulaşmalı ulaşmalıdır.    Adam, satıcının aceleyle uzattığı balonların iplerini birbirine düğümledikten sonra, onları besmeleyle gökyüzüne bıraktı. Bayram yerindeki herkes gibi baloncu da şaşkındı. Sonunda dayanamayıp sordu; - Ne yaptığınızı anlayamadım Neden onları öyle bıraktınız Adam, yükselmekte olan balonları buğulu gözlerle takip ederken soruyu da yanıtladı; - Onları bekleyen küçücük bir dostum var; hem de evliya gibi bir dost. Balonları sadece onun adresine postaladım.      
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.