Konya
°C
Yeni Meram

ÇANAKKALE’Yİ YAŞAMAK VE YAŞATMAK!

ÇANAKKALE’Yİ YAŞAMAK VE YAŞATMAK!-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
18.03.2019 10:51
0
3992
ABONE OL
Sömürge savaşlarının, sömürgeciler tarafından sürekli kazanıldığı, karşılarına ciddi bir engel çıkmadığı bir dönemde, Osmanlı toprakları, özellikle İstanbul sömürgecilerin iştahını kabartıyordu. Önce Çanakkale boğazından dünyanın en büyük donanmasıyla geçecekler, Sonra karadan Yarımadayı bir boydan bir boya çiğneyecekler, İstanbul’a Romalı bir İmparator edasıyla girecekler, İşgal altına aldıkları Anadolu topraklarını kendi aralarında pay etmenin, bölüşmenin sefasını ve keyfini boğazda süreceklerdi. Donanmaları tam anlamıyla “Yenilmez Armada” unvanına sahipti. Kara orduları, mağlubiyet yüzü görmemiş, onlara direnenleri neredeyse tamamen imha etmişler, zafer sarhoşu olmuşlardı. Çanakkale ile birlikte, tarih boyunca, birçok diriliş destanı yazan Türk Milletinin, dünya yüzünde, ezilen, horlanan, istiklali ve hürriyeti elinden alınan mazlum milletlere, bir işaret fişeği olacağını nereden bileceklerdi ki… Çanakkale’de ki diriliş destanı, öyle bir yankı buldu ki, sömürgecilerin yenilebileceği, elleri kolları bağlı vaziyette işgal ettikleri topraklarda çakılıp kalacakları, kaçacak delik arayacakları, savaş meydanlarında artık zafer yüzü göremeyecekleri ortaya çıktı. Asya’da, Afrika’da sömürgecilere karşı koyan, ülkelerinin istiklali için savaşan insanlar, liderler, sömürgecileri, topraklarından atarak, bağımsızlıkları ilan edeceklerdi. Çanakkale’nin asıl önemi, sadece Türk Milletinin yeniden dirilişi değil, sömürgecilerin egemen olduğu dünyaya, nasıl karşı konulacağının da, bir göstergesi olmuştu. Çanakkale, bu dünyada teslim alınamayacak bir milletin var olduğunu, fethettiği ve yurt edindiği vatan toprağını ölümüne nasıl savunduğunu göstermesi bakımından da, oldukça önemlidir. Çanakkale, işgalcilerin ve sömürgecilerin nasıl başını duvarlara çarptığını, Çanakkale boğazının serin ve derin sularına nasıl gömüldüğünü, anlayanlara, anlamayanlara anlatan ders niteliğinde bir destandır. Bütün dünya, vatan toprağı nasıl savunulur, nasıl geçilmez olur, sorusunun cevabını, o anı yaşayarak öğrenmişti. Çanakkale’yi geçilmez yapan ruhu anlayan oldu, anlamayan oldu. Anlamak istemeyen oldu. Türk orduları önce Çanakkale’de, ardından, Orta Doğu’da Kut-ül Amare’de işgalcilere ve sömürgecilere öyle unutamayacakları dersler verdiler ki, yıkıldı sanılan, yok oldu sanılan Osmanlı’nın ölüsünün bile bütün dünyaya yeteceğini gösterdiler. ***** Çanakkale, ardı ardına devletler kuran, devlet kurma özelliği fıtratından gelen Türk Milletinin kuracağı yeni bir devletin filizlendiği zaferdir. Sevr sonrası işgal edilen Anadolu üzerine hayal kuran Yunanlılar, İtalyanlar, Fransızlar, İngilizler, Ermeniler, Ruslar ve Amerikalılar, Çanakkale’yi görmelerine rağmen, enkaz yığını gibi gördükleri bu topraklardan yeni bir devletin doğabileceğine ihtimal vermemişlerdi. Çanakkale ruhu denilen o ateşleyici ruh, yorgun savaşçıları, isimsiz kahramanları, yeni bir mücadele için yeniden bir araya getirdi. Onlar ki, Çanakkale’de, Galiçya’da, Yemen’de, Kut-ül Amare’de, Kafkas cephesinde, Trablus’da, Bingazi’de, Balkanlarda omuz omuza çarpışmışlardı. Mağlubiyet yüzü görmemişler, girdikleri her mücadeleden alınlarının akıyla çıkmışlar, her biri gözünü budaktan sakınmayan, korkusuz vatan evlatlarıydılar. Vatan sevgileri, hürriyet aşkları, sarsılmaz dostlukları vardı. İnandıkları, itimat ettikleri, ardından korkmadan yürüyebilecekleri bir de liderleri vardı. Mustafa Kemal Paşa’yı istisnasız hepsi tanıyor ve biliyorlardı. Kimi onunla yan yana , omuz omuza çarpışmış, kimi onu anlatanları hayranlıkla dinlemişti. Mustafa Kemal, bu isimsiz kahramanların her birine haber gönderdi. Haberi alanlar, yakınlarıyla helalleşip düştü yollara. Dillerinde, “Çanakkale içinde vurdular beni” türküsüyle, vardılar Mustafa Kemal’in yanına. Çanakkale ruhunun birleştirdiği eller, yürekler, işgal altındaki vatan topraklarından çıkardı attı, sömürgeci İngiliz’i, Fransız’ı, İtalyan’ı, Yunanı…. ***** 18 Mart 1915’ten, 9 Eylül 1922’ye kadar geçen süre, yeni bir diriliş hikayesidir. Kılıçaslanların, Haçlı ordularına mezar ettiği Anadolu toprakları, 1196 yılından tam 719 yıl sonra tekrar işgal edilme tehdidiyle karşı karşıya kalmıştı. İşgalciler 15 Mayıs 1919 İzmir’in işgaliyle başlayan işgallerini 9 Eylül 1922’ye kadar sürdürmüşler, yakmadık köy, kasaba ve şehir bırakmamışlardı. Öldürülen masumların sayısı belli değildi. Çanakkale ruhuyla yeniden ayağa kalkanlar, Çanakkale’de ölümüne çarpışanlar, Çanakkale’yi ölümüne savunanlar, Çanakkale’yi taptaze içinde, ruhunda, özünde yaşayanlar, Çanakkale’yi arkadaşlarından dinleyerek gözyaşlarına boğulanlar, Anadolu için, vatan toprakları için, Çanakkale ruhuyla öyle bir geri döndüler ki… Her karış toprak Çanakkale oldu. Çanakkale geçilmezdi, Anadolu’da geçilmez oldu! Yedi düvel yani Düvel-i muazzama denilen o kudretli güç, tasını-tarağını topladı, başı önde terk etti gitti, Anadolu’yu. 9 Eylül, sömürgecilerin, işgalcilerin, işgal ve sömürge fikirlerinin ve bu fikre inananların hep birlikte, denize döküldüğü bir gündür. Çanakkale, sömürgeciliğe, işgalciliğe karşı koymanın bir abidesidir. Çanakkale’nin ruhundan alınacak her ilham, gerek bizler için, gerek başı darda kalan milletler için, diriliş destanların dünyanın her döneminde yazılacağına olan inancın hiç kaybolmayacağıdır. Ne mutlu, aziz şehitlerimizi ananlara! Ne mutlu, onların izinden gidenlere! Ne mutlu, onların yaptığı mücadeleyi anlayanlara! Ne mutlu, onlar gibi olanlara! Ne mutlu Türküm diyene! Çanakkale zaferinin 104. yılı kutlu, Aziz şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.