Konya
°C
Yeni Meram
05.11.2015 00:58

Bugün aslında dünün eseri..

Bugün aslında dünün eseri.. - Mustafa Afşin - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
05.11.2015 00:58
0
9428
ABONE OL
İnsanoğlu doğum sonrasında hızlı bir yaşayarak öğrenme sürecinin içerisine girer ve zaman içerisinde öğrendiklerinden ortaya çıkardıkları sonuçlar ile geleceğini yaşar.  Yapılan bilimsel çalışmalar insanın fiziksel gelişimin evreleri olduğu gibi psikolojik gelişiminin de belirli evrelere sahip olduğu ve bu evrelerde yaşanan olumsuzlukların şu anki durumu ile tamamen girişik olduğunu göstermiştir. Aynı küçük yaşta basketbol oynayan bir bireyin boyunun uzaması şeklinde fiziksel bir etkisi olabileceği gibi, erken yaşta kaldırabileceği sorumlulukları üstlenen, sorunlar karşısında kendi çözüm yollarını deneyen bireyin de ilerleyen zamanla beraber kendi ayaklarının üzerinde durabileceği ruhsal bir yapının ortaya çıkmasını sağlayabiliyor.  Aynı bu sistemde gözlemleyeceğimiz bir başka durum ise kişilik bozuklukları, özgüven eksikliği gibi pek çok olumsuz durum ve hal yine erken çocukluk ve ergenlik dönemlerinde psikolojik evrelerin aşılması esnasında yaşanan karmaşalar sonucu ortaya çıktığı gerçeğidir.  Aslında bilinç düzeyinde gerçekleşmeyen bu olumsuzluklar, daha sonra bilinçaltının davranışlar ve tutumlar üzerinde etkisi olarak kendisini ortaya koyuyor. Kişi her ne kadar bunun, şu anki yaşadıklarının bir sonucu olduğunu düşünse de aslında daha bebekken bile ebeveynlerinin tutumlarının etkisi ile bir birikim oluşturmuştur. Nihayetinde kişi herhangi bir tercih yaparken veya vazgeçerken daha ilk yaşlardaki aşamalarda kazandığı veya kazanamadığı yetkinlikler veya eksiklikler çerçevesinde hareket ediyor. Bireyin psikososyal gelişiminine onsekiz yaşa kadar olan evrelere kısaca bir göz atalım: 1.Evre: Bu dönem, doğumdan bir yaşına kadar sürer. Bu dönemde bebekler, çevresindeki dünyaya güvenip güvenemeyeceklerine ilişkin temel duygular edinirler. Anne ya da onun yerine geçen yetişkinle kurulan ilişkinin niteliği temel güven duygusunun ve toplumsallaşmanın özünü oluşturmaktadır. Çocukta, iyimserlik ve mutlu olmanın temelleri atılır. 2.Evre: Bu dönem on ikinci aydan üç yaşına kadar sürer. Önceki dönemde temel güven duygusunu kazanmış çocuk, öz saygısını yitirmeksizin kendi kontrolünü kazanabilmesi için, özgürlüğü hissetmesi gerekmektedir. Kendi kendine yemek yeme, eşyalarını toplama, giyinme ve soyunma, giysisini seçme, karşılaştığı bazı problemleri çözme çabalarında teşvik edilmelidir. Böylece çocukta bağımsızlık duygusunu temelleri atılır. Kendi kendini kontrol etme ve saygının özü bu dönemde oluşur. 3.Evre: Girişkenliğe karşı suçluluk duyma, üç yaşından altı yaşına kadar olan dönemdir. Çocuğun motor ve dil gelişimi, onun fiziksel ve sosyal çevresini daha fazla araştırmasına, daha atılgan olmasına olanak verir. Gerek anne-baba gerekse okul öncesi eğitim kurumlarındaki öğretmenler çocuğun koşmasına, atlamasına, oynamasına izin verilmelidir ki çocukta girişkenlik duygusu gelişebilsin. Doğal merakından dolayı çok sık azarlanan ve engellenen çocukta, suçluluk duygusu gelişmektedir. 4.Evre: Bu dönem altı yaşından on iki yaşına kadar sürer. Bu dönemde çocuk okula gittiği için sosyal dünyasında büyük bir genişleme meydana gelir. Arkadaşlar ve öğretmenin çocuk üstündeki etkisi artarken ana-babanın etkisi giderek azalmıştır. Çocukların çabaları desteklendiğinde, çalışma ve başarılı olma davranışları gelişir. Aksi takdirde sürekli olarak yaptıklarında eleştirilen bir desteklenmeyen, beğenilmeyen çocuklar, yaptıklarının değersizliğine inanarak aşağılık duygusu geliştirebilirler. 5.Evre: Bu dönem 12-18 yaşları kapsar. Ergen bu dönemde kimlik arayışı içindedir. Hızlı fiziksel ve fizyolojik değişimiyle baş etmeye çalışırken bir yandan da gelecekteki eğitimi, kariyeri hakkında yeni kararlar verme durumundadır. Ergenin üstünde akran gruplarının büyük bir etkisi vardır. Bu dönemde ergen, başarılı bir şekilde kimlik kazanma sorununu çözerse, kendine güvenen, kendinden emin bir kişi olarak yaşamını sürdürebilir ve başarılı olur.( Erikson, psikososyal gelişim kuramı) Peki, olumsuz olarak dâhil edilmiş davranış ve tutumların değişmesi mümkün mü? Bu sorunun cevabı kesinlikle evet veya hayır demek çok mümkün değil. Çünkü bilinçaltı kodları ile yazılmış olan bazı kalıplar her ne kadar dengeyi kontrol altında tutmaya yarayan psikolojik savunma mekanizmalarının devreye girmesi ile giderilmiş gibi gözükse de veya psikolojik destek ile yaşama yansımaları azaltılmış olsa da hep bir yerde kendini göstermek üzere saklı tutuyor.  Bir önceki cümlenin hissettirdiği bir çaresizlik olarak algılanmamalı. İnsan kendini tanımak için çabaladığı takdirde hislerini daha doğru yorumlayabilir ki bu da kendi içerisinde oto kontrol olarak devreye girerek mümkün olan minimum olumsuzluk düzeyine çekebilir. Özellikle nörolojik bir etmen söz konusu olmadığı durumlarda oto kontrol % 99 a varan düzeylerde dengenin korunmasını sağlar. Sonuç olarak “Ağaç yaş iken eğilir” atasözünün de gösterdiği üzere çocuklarımıza kazandırmak istediklerimiz olumlu davranışlar için, fiziksel ve ruhsal eşiklerin tespit edip bu yönde gerekli olan bilgilerle karşılaştırmak ve buluşturmak en doğru ve geçerli yöntem olacaktır. Bununla birlikte kişisel yaşantılarımızda takındığımız veya karşılaştığımız tavır ve tepkilerin o an için oluşmadığı, uzun bir süreç içerisinde ortaya çıkan sonuç olduğunu düşünerek değerlendirmeliyiz….
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.