Konya
°C
Yeni Meram

BİLİNÇLİ TOPLUM

BİLİNÇLİ TOPLUM- Kudsi ÖNCÜ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
20.01.2021 01:32
19.01.2021 15:36
0
7685
ABONE OL
Bilinç günlük hayatta sık kullandığımız bir kavramdır. Kullanım alanı da çok geniştir. Sağlıktan tutun sosyal hayatın her alanına girmiş bir kavramdır. Bir o kadar da anlam ve kapsam zenginliğine sahiptir. Bu kavram günümüz toplumunda hayatın kesim ve kesitlerine ne ölçüde girmiş ve ne boyutta anlaşılabilmiştir? Bu durumu analitik olarak ele almak istiyorum. Bilinç nedir? Bireyin çevresinde olup biten olayların farkında olması ve farklı uyaranlara farklı cevap/tepki vermesidir. Bir başka ifadeyle farkındalık kabiliyetine sahip olmasıdır. Eski terminolojide karşılığı mümeyyiz/şuurunda olmaktır, denebilir. Tıp alanında kullanımına baktığımızda; Kişinin zihinsel fonksiyonlarının kısmen veya tamamen kaybedilmesi sonucu çevresindeki olup bitenleri algılayamaması ve işitsel, görsel uyaranlara cevap verememesi tablosuna bilinç kaybı diyoruz. Çok önemli bir sağlık kriteridir. Koma olarak da ifade edebiliriz. Sosyal hayatta bilinç; doğada/tabiatta, insanlar, hayvanlar, bitkiler, diğer canlılar ve cansızlar aleminde olup bitenler hakkında farkındalık algısına sahip olabilme kabiliyet ve kapasitesine sosyal bilinç diyoruz. Bir toplumun bireyleri ne ölçüde sosyal bilinç zenginliğine sahipse o toplum; refahta, mutlulukta, barışta, sağlıkta, güvenlikte ve adalette o ölçüde sürdürülebilirliği sağlamış demektir. İnsan organizmasının en küçük yapı taşı hücredir. Hücrelerin birleşmesiyle dokular oluşur. Toplumları bir doku gibi düşündüğümüzde, bireyler o toplumun hücreleridir. Bir başka ifadeyle toplumun yapı taşlarıdır. Bir binanın temeli, yapı taşları ne kadar sağlam ve kaliteli ise o bina o kadar güvenlidir. Bireylerin bilinçlendirilmesi/sorumluluk duygusu kazandırılması çok önemlidir. Bireyin sosyal varlığın bir üyesi olduğu bilincine sahip olması için hangi sorumlulukları taşıması gerekir? İnsan münferit yaşamaya programlanmış bir varlık değildir. Toplu yaşama göre planlanmış sosyal varlıktır. Bunun için yaratılış istidatları da farklıdır. Bu durum hizmet ve ürün üretme alanlarının/sektörlerinin oluşmasına ve gelişmesine neden olmuştur. İnsanların birbirleriyle iletişim ve etkileşim kurmaları zorunlu olmuştur. İnsan beyninin zihinsel işlevlerinin gelişmesi, bilim, sanat ve sanayileşmenin etkisiyle kurumsallaşma devrini başlamıştır. İşte bu süreçler insana farklı sorumluluklar yüklemiştir: -Bireysel/kişisel sorumluluk: Buna bir bakıma ailevi sorumluluk da diyebiliriz. Kişinin, kendisinin, efradı ailesinin barınma, sağlık, güvenlik vb ihtiyaçlarının karşılanması, sürekliliği ve geleceği konusunda ortaya koyduğu fikir eylemler bütününe bireysel sorumluluk diyoruz. "Kendisine hayrı olmayanın kimseye hayrı olmaz." atasözümüz bu gerçeği en güzel şekilde vurgulamıştır. Bu sorumluluk özellikle çocukluk dönemi kazanımlarımızdandır. En etkili kazanım süreci 3-6, 6-9, 9-15 yaş arası dönemlerdir. Kişilik gelişiminin yüzde 90'ı bu süreçlerde tamamlanmıştır. Bu bakımdan okul öncesi dönem eğitimi çok önemlidir. Aile içi etkileşimin payı daha fazladır. -Kurumsal sorumluluk: Kişinin, çalıştığı kurumun varlığının, güvenliğinin, sürdürülebilirliğinin sağlanması bilincine sahip olmasıdır. Aynı zamanda bireysel sorumluluğun devamıdır. Bu sorumluluk, kişiye kurumun kendisinden bir parça olduğu duygusunu verir. Kurumsal sorumluğun beslenmesi ve güçlenmesi için kurum sahibinin de, çalışanını kurumunun ortağı gibi görmesi, paylaştıkça kazanacağı bilincine sahip olması gerekir. -Sosyal sorumluluk: Toplu yaşamın ortak değerleri vardır. Bunları iki başlıkta toplayabiliriz: 1-Kültürel değerlerimiz Toplumların davranış ve anlayışlarına yön veren, uygulama alanına taşıyan değerler bütününe kültür diyoruz. Misafirperverliğimiz, cömertliğimiz, adab-ı-muaşeratımız/edep kurallarımız, bağımsızlığımız, milli şuurumuz, şehadet inancımız, daha pek çok değerlerimiz... Dünyanın emperyalistleri, mülteci botlarını batırarak denizde boğulmalarını şampanyalarla kutlarken biz onlarca kilometre öteden ulaşarak ekmeğimizi paylaştık, kucak açtık. Bunun manevi hazzını almak kültürümüzün bize yüklediği bir sorumluluğun sonucudur. İçimizde bu kültürden nasip alamayanlar da vardır. Onlar da bizim kardeşlerimizdir. Farklılıkları ayrışma değil, zenginlik olarak görmek de bizim değerlerimizdendir. Ecdadımız üç kıtada yüz yıllarca din, dil, ırk, renk farklılıklarına sahip toplulukları kardeşlik, birlik ve beraberlik içinde yaşatmış, her topluluk kendi kültür ve değerini yaşamış ve korumuştur. 2-Kamuya ait ortak kullanılan menkul ve gayrimenkul varlıklarımız: Ormanlarımız, meralarımız, nehirlerimiz, barajlarımız, göllerimiz, göletlerimiz, denizlerimiz, sahillerimiz, parklarımız, su kaynaklarımız... Kültürel değerlerimizin ve varlıklarımızın, korunması, güvenliği ve sürdürülebilirliği bilincine sosyal sorumluluk diyoruz. Gençliğimiz ve çocuklarımız kişisel, kurumsal ve sosyal sorumluluklar donanımı bakımından olması gereken yerdeler mi? Dünyada olup bitenlerin ülkemize yansıyan boyutları konusunda duyarlılar mı? Bu konuda hiç de iyi bir konumda olduğumuzu düşünmüyorum. Gençlerimize şu soruları sorsak acaba ne cevap alırız, çok merak ediyorum. Çok güncel olan şu konularla ilgili; Ekonomik münhasır alan nedir? Türkiye bu konuda nasıl bir politika yürütüyor? Bilgin var mı? Doğu Akdeniz’de, Ege’de kimlerle ne sorunlarımız var? Sınırımızda siyonist bir terör devleti kurma projesi konusunda bilgin var mı? Daha pek çok benzer sorular yöneltebiliriz. Alacağımız cevabın çok can sıkıcı olacağını düşünüyorum. Bu alanda ciddi bir araştırma yapılması gerektiğine, sebep-sonuç kök analizleri yaparak milli ruh bilincinin/şuurunun erozyonunun önüne geçmek gerektiğine inanıyorum. Bizi bu erozyondan başka hiçbir güç yıkamaz. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Bir diğer defektimiz, bir kesim doyumsuz tüketim çılgınlığı içinde hoyratlık yaşarken, bir kesimin de yoklukla mücadele etmesidir. Üstat Necip Fazıl bu durumu şöyle ifade ediyor: “Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul Kuzulara şah olsa kurt yapmaz bu taksimi” Toplu yaşamın bütün kesim ve kesitlerinde BİLİNÇ kavramını yaşamımızın, davranışlarımızın ve anlayışlarımızın rehberi edinmemiz gerekir. Hiçbir insan yoktur ki, sigaranın sağlığa zararlı olduğunu bilmemiş olsun ama yine de sigara içiyor. Bu sağlık bilinci yokluğudur. O halde bilinci şöyle de tanımlayabiliriz. Bilinç, teorik bilginin pratikte uygulama iştahı/isteğidir. Herkes çevrenin temiz tutulması gerektiğini bilir ama çevreyi kirletenler de vardır. Çünkü o kişilerin çevre bilinci oluşmamıştır. Beyin gelişimi bu alanda primitif kalmıştır. Toplumsal bilinçten yoksun toplumlar, medeniyetten yoksun kalmaya mahkumdur. Yoksulların, gökteki kuşların, doğadaki hayvanların haklarını koruma adına yüzlerce vakıflar ihdas etmiş bir ecdadın torunları olduğumuz bilincini unutmayalım.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.