Beni Seven Ardımdan Gelsin

19 yaş... Hayatın en güzel dönemlerinden biridir herhalde... Yapılacak belli başlı görevler, sorumluluklar vardır. Kimse senden daha fazlasını talep etmez. İstisnalar haricinde dünyanın yükünü omzuna alanlar çok fazla yoktur. Anadolu'nun en güzel yerlerinden biri olan Manisa’da, sessizlik yerini bir heyecana bırakmıştı. Mehmet Han, babasının ölüm haberini alır almaz, hazırlıklara başlamıştı. Çandarlı Halil Paşanın mektubunda tahttın, Mehmet'i beklediği yazmaktadır. Her insanın ikinci bir şansa ihtiyacı vardır belki de. İkinci şans daha tecrübe, daha inanç gerektirir. Şehzade Mehmet ikinci kez Edirne yoluna çıkacaktır. Eskisine nazaran daha dinamik, daha hırslı, daha kararlı ve daha güçlü görünmektedir. Yanına aldığı eşrafına, "Beni seven, ardımdan gelsin" sözleri dökülür. Edirne’ye yol gözükür. Edirne'ye girdiğinde, kim bilir, belki de aklına ilk padişahlık dönemleri, kızıl elma hayalleri ve her şeyden çok istediği İstanbul kuşatması aklına gelmiştir. Osmanlı Devletinin yedinci padişahı olarak, aleme nizam vermek için kılıç kuşanır. İlk etapta, Venedik ve Cenevizlerle mevcut barış ortamını korur. Bizans ile dostane ilişkilerin devam edeceği mesajı verilir. Her ne kadar padişah olsa da muktedirliğini kaybetmemek için, veziriazam Çandarlı Halil Paşa ile ilk etapta iyi geçinmek zorundadır. Mehmet Han bütün ihtimalleri düşünmüş, daha önce başına gelen olumsuzlukların yaşanmaması adına emin adımlarla ilerlemek zorundadır. Vatikan, Bizans hatta Anadolu'daki diğer Türk Beylikleri için genç Sultanın tahtta geçmesi sevindirici bir gelişmedir. Onu, bir tehdit olarak görmedikleri gibi çok daha çabuk etkisiz hale getirilebileceğini düşünmektedirler. Aslında durum tam aksinedir. Dünyanın gördüğü, tarihteki en zeki hükümdarlardan biri tahtta çıktığından kısa bir süre sonra bir çağ kapatıp yeni bir çağ açacaktır. 19 yaşında tahtta geçen padişah II.Mehmet, 21 yaşına geldiğinde, bin yıldan fazla bir mazisi olan, Romanın devamı sayılan, Bizans’ı tarihin tozlu sayfalarına gönderecektir. Fetihten sonra, devleti bölgesel bir güç pozisyonundan dünya gücü haline getirecek ve Troya’nın intikamını alacaktır. Fatih Sultan Mehmet, hem kişisel özellikleri hem siyasi kabiliyeti hem de devrin ötesinde dahiyane fikirlerinin de etkisiyle ismini ve milletini her daim öncü ve güçlü bir şekilde hak ettiği yere getirmiştir. Sultan vefat ettikten sonra, Avrupalılar ona Büyük Türk unvanı vermiş ve Vatikan’da büyük şenlikler, kutlamalar düzenlenmiştir... Sultanın dediği gibi, onu sevenler onun ardından gitmeli ve dünyaya tekrardan, bu milletin ne denli vasıflara sahip olduğunu göstermeli. Nasıl mı? İlim, inanç, adalet ve yüksek cesaretle...