Konya
°C
Yeni Meram
27.12.2018 00:11

Başarı, sürekli ve disiplinli çalışmada saklı

Konya’nın yetiştirdiği önemli bürokratlardan biri olan YÖK Denetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Arı, Yeni Meram Gazetesi’ne konuştu. Yeni Meram Gazetesi Yazarı Dr. Ahmet Orhan Şener’e röportaj veren YÖK Denetleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Arı, başarının sürekli ve disiplinli çalışmadan geçtiğini söyledi

A+
A-
27.12.2018 00:11
26.12.2018 15:20
0
5143
ABONE OL
Ahmet Orhan Şener: Hocam Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden mezun oldunuz. ODTÜ ve Bilkent. Başarılı bir üniversite eğitim hayatınız olmuş. TÜBİTAK’ta çalışmışsınız; Dolmabahçe Saray Müdürlüğü, Milli Saraylar Müzecilik Başkanlığı yapmışsınız. Şu anda YÖK Denetleme Kurulu üyesisiniz. Bu başarının sırrı nedir? Prof. Dr. Bülent Arı: Bunu biraz da talihe bağlayabiliriz. Mümtaz Koru İlkokulu’nda annemin ısrarlarıyla Asuman Nart adlı hocamızın sınıfına kaydoldum. 5. sınıfta Maarif Koleji imtihanlarına sınıfını özel olarak hazırlardı. O da yetmedi eski bir öğrencisi olan Güneş Dershanesi sahibine bizi yönlendirdi. O sene bizim sınıftan 11, diğer şubedeki rakibi Muazzez hanımın sınıfından da 10 kişi kazandı. O sayede başladığım Maarif Koleji, bütün hayatımı değiştirmiştir. ODTÜ’yü kazanmam, hayatımın diğer bir dönüm noktasıdır. Ankara’daki üniversite çevrem sayesinde bugün pek çok arkadaşla birlikte çeşitli kurumlarda yollarımız kesişiyor. Gençlere tavsiyem şudur: Üniversite yıllarındaki arkadaşlık ve dostluk 20 sene sonra çok işinize yarayacaktır. Türkiye’de kimse kendi kendine, iltimassız bir yerlere ge-le-mez. Çalışma disiplini, gayretkeşlik ve dürüstlüğünüzü ileride mutlaka eski arkadaşlardan biri hatırlayacaktır. Haylazlığı ve sahtekarlığı da kimse unutmaz. Üniversite sonrasında önce 1 yıl Ulaştırma Bakanlığı’nda, daha sonra 4 yıl TÜBİTAK’ta çalıştım. Bunların bana devleti tanımamda çok faydası oldu. Bürokrasinin monotonluğu o yaşta bana bunaltıcı geldi ve üniversiteye geçerek kendimi akademik hayata transfer ettim. Ancak bürokratik tecrübelerin faydasını, bir tarihçi olarak araştırmalarımı ete kemiğe büründürürken daha iyi anladım. Çünkü devleti ve siyasi refleksleri tanımadan yapılan tarihi tahlillerin çoğu havada kalacaktır. Bir süre sonra Dolmabahçe Sarayı Müdürlüğüne tayin edildim. Böylece İstanbul’a gelmiş oldum. Ardından Milli Saraylar Müzecilik Başkanlığına getirildim. Bunların hepsinin sağladığı tecrübe ve birikim muhtemelen YÖK Denetleme Kuruluna seçilmemde yardımcı olmuştur. Tabii üniversite ile yakından ilgili bir işte çalışıyorum. Başarı arayacaksak sürekli ve disiplinli çalışmada bulabiliriz. Ekip çalışması, dikkat ve gayretle işe odaklanma başarının diğer unsurlarıdır. Ama hepsinden önemlisi iyi bir temel eğitim. Bu olmadan sürdürülebilir bir başarı pek mümkün görünmüyor. Ahmet Orhan Şener: Dünya çapında bir tarihçi üstadla, Prof. Dr. Halil İNALCIK ile çalıştınız. Okuyucularımızı bu konuda bilgilendirir misiniz? Prof. Dr. Bülent Arı: 1993 yılında Bilkent Üniversitesi’nde Halil İnalcık Tarih bölümünü kurduğu zaman master programına başladım. O yıl Halil Hoca Amerika’dan dönmüş ve artık Türkiye’deydi. 2010 yılında İstanbul’a gelene kadar bütün derslerini dinledim. Bu sayede büyük bir bilgi birikimi sağladım. Çünkü Halil Hoca bütün çalışmalarını öğrencileriyle paylaşır ve her sene, derslerini, yayınlayacağı makale veya kitaba göre şekillendirirdi. Böylece eserlerini tam olarak anlamak benim için daha kolay geliyor. Kitaplarını okuyanlar, bunların nasıl bir emek mahsulü olduğunu ve hangi ilmi kriterlere istinaden yazıldığını kavramakta zorlanıyorlar. Bu akademik mesaim, ilmi kariyer basamaklarını hızla tırmanmamda çok etkili olmuştur. Bu esaslı ilmi temel, çalışmalarımı inşa etmekte çok kolaylık sağlıyor. Konulara hakimiyet, literatüre vukfiyet, tarihi hadiseleri muhakeme ve tahlil, hep onun seminerlerinde kazandığım hasletlerdir. Akademik çalışma metodolojisi daima önümüzde rehber olmuştur. Bizim onun açtığı çığırda yapacağımız çalışmalar bile ömrümüzü doldurur. Maalesef, İnalcık ekolünün henüz tam olarak benimsenmediğini müşahede ediyorum. Onu takip eden çok şey kazanır. Ahmet Orhan Şener: Konya Anadolu Lisesindeki öğrencilik yıllarınızdan bahseder misiniz? Prof. Dr. Bülent Arı: Maarif Koleji olduğu zamanki yıllarda orada okumaya başladım. O zamanlar her okul kendi imtihanını yapıyordu. Bilhassa parasız yatılı okumak isteyenler şehir şehir dolaşır ve kazandığı okula girmek isterdi. Konya Maarif Koleji de Türkiye’de sayılı okullardan olduğu için 2 etapta yapılan imtihana 5000 kişi müracaat etmişti. Sadece 90 kişi alınıyordu. Ankara Fen Lisesi’nin en iyileri Konya Anadolu Lisesi’nden gidiyordu. Orada öğrendiklerim neredeyse bütün hayatımı şekillendirmiştir. Ortaokul ve lise eğitiminin son derece önemli olduğunu gençlere bir kere daha hatırlatmak isterim. Bu yıllarda öğrenilen Türkçe, Matematik, Fen ve Edebiyat bilgisi, daha sonra telafi edilemiyor. Sağlam bir İngilizceyi de Konya Anadolu Lisesi’nde öğrendim. Hatta bazen yabacılar soruyor: Bu kadar güzel İngilizce’yi nerede öğrendiniz? Cevap: Konya’da! İnanması belki zor ama doğrusu bu. ODTÜ’nün muafiyet imtihanını da kolaylıkla geçtim. Bütün hocalarımı minnetle yad ediyorum. Mamafih, o yıllarda çok parlak bir talebe değildim. En önde oturur ve hiç devamsızlık yapmadan dersi takip ederdim. Ödevlerde biraz gevşektim. Ama dersin derste öğrenildiğini sonra fark ettim. Öğretmeni dinlemeden sonradan evde yapılan çalışmanın tesiri az oluyor. Ahmet Orhan Şener: Hocam YÖK Denetleme Kurulu Üyelerinin görevleri nelerdir? Biraz bahseder misiniz? Prof. Dr. Bülent Arı: Denetleme Kurulu, 2016 yılındaki düzenleme ile 20 kişiden oluşuyor ve görev süresi 3 sene. Vakıf Üniversiteleri her sene rutin denetimden geçiyor. Bu yaklaşık 9 ekiple 2 ay kadar sürüyor. Diğer taraftan üniversitelerin rektörleriyle ilgili şikâyet halinde Denetleme Kurulu üyeleri inceleme ve soruşturmayı yürütüyor. Üyeler, hazırladıkları raporları YÖK Genel Kurulu’na sunarlar. Nihai karar Genel Kurulu’nundur. Bu inceleme ve soruşturmalarda yardımcı olan uzmanlarla çalışılır. Bu uzmanlar da Vergi, Maliye ve Maarif Müfettişleri arasından görevlendiriliyor. Üyeler arasında Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Milli Eğitim ve Millî Savunma Bakanlığı (eskiden Genelkurmay) temsilcisi bulunuyor. Diğerleri ise çoğunlukla akademik camiadan seçiliyor. Bu suretle üniversitelerin işleyişinde pay sahibi unsurlardan biridir Denetleme Kurulu. Türkiye’nin esaslı kurullarından biri olduğunu söyleyebilirim. Şu anki üyelerin çok nitelikli ve tecrübeli olmasından hareketle geleceğin üniversitelerinin şekillenmesinde büyük rol oynadıkları tartışılmaz. 2016’dan beri görev yapmakta olan üyeler tarih yazıyorlar diyebilirim. Şahsi kanaatim, bu derece insicamlı çalışan kurulu bir daha bir araya getirmek çok zordur. Ahmet Orhan Şener: Hocam sanki “Okumaya karşıymışsınız gibi” geçmişte basında birtakım haberler yer aldı ne söylemek istersiniz? Prof. Dr. Bülent Arı: Sosyal medyada yayımlananlar tam da düşündüğüm gibi seyrediyor. Okuyanı avlama üzerine kurulu. Kimse demiyor ki bu sözler ne münasebetle söylenmiş. Zaten okumuşları hırçınlaştırmak için kesip biçip azıcık bir bölümünü yayımlıyorlar ki iş rayından çıksın. Bu sözler Diyarbakır’daki hendek operasyonları ve “Akademisyenler beyannamesi” münasebetiyle söylenmişti. Tarih 21 Mart 2016. İstanbul’da sokağa çıkmayın çağrıları yapılıyordu. Sadece şu kadarını söyleyebilirim. Ben darbeyi 3 ay önce deşifre ettiğim için bu kadar çılgınca karalama kampanyası başlattılar. Darbe teşebbüsü beni haklı çıkardı. Ben aslında tam Kazanlı Mustafa amcayı anlatmaya çalıştım o sözlerle. Koca koca binbaşılar, albaylar ilkokul mezunu mahrem imamlardan aldıkları emirle başkenti bombalarken Kazanlı Mustafa amca da saman balyalarını yakıp onları durdurmaya çalışıyordu. Eskiler buna firaset diyor. Tam anlamı şu: “immediate perception”, yani, “anında sezmek”. Bizim eğitim sistemimiz muhakeme gücünün çoğunu kaybettiriyor. Asıl olan, eğitim sırasında bu muhakeme gücünü kaybetmemek. İmtihan sistemi de bu sene buna yönelik değişti biliyorsunuz. Ahmet Orhan Şener: Konya’nın yetiştirmiş olduğu önemli bürokratlardansınız. İlerisi için neler söylemek istersiniz? Prof. Dr. Bülent Arı: Bürokrasiye bir şekilde iltihak ettim ama tam olarak bir bürokrat da sayılmam. Akademik yanım daha ağır basıyor. Şartlar beni eğitim ve kültür bürokrasisinin içine attı. Bildiğimiz işi yapmak daha tutarlı geliyor bana. Zaman içinde çok yerde çalıştım. Bunların hepsinin ayrı katkısı oldu; bunu inkâr edemem. İleride muhtemelen yine bir üniversitede çalışacağım. Gençlere bir şeyler öğretmek daha faydalı bir iş. Bürokraside ne kadar başarılı olursanız olun, ayrılır ayrılmaz iziniz tozunuz kalmaz. Bu yüzden kalıcı olan akademik hayattaki yazıp çizdikleriniz ve yetiştirdiğiniz talebelerdir. Bürokrasideki şaşaa ve iltifatlar kimseyi yanıltmasın. Bunların hepsi gelip geçicidir. Ahmet Orhan Şener: Nasıl bir çocukluk ve gençlik geçirdiniz? O yıllardaki Konya’yı anlatır mısınız? Prof. Dr. Bülent Arı: Şimdiki çocukların yaşayamayacağı eski günlere kıyısından yetiştim. Bağlık bahçelik yerlerde akrabaların evlerinde koşturabildik. Çelik çomak oynadık. Bilyalı tahta arabalara bindik. Bisikletle günlük hayatımızı geçirdik. Dedemin evinde kabalık bir ailede doğmuşum. Karakayış Mahallesinde. 4 yaşında oradan taşındığımızı hatırlıyorum. Eski Hal’in (Matbaacılar Sitesi) arkasında Tahtatepen’de bir müddet oturduk. 7 yaşında, ilkokula başlarken İstasyon’a taşındık. Çocukluk ve gençliğim İstasyon civarında geçti. Bu arada 5 yaşından itibaren işçi tulumum vardı. Pederin atölyesinde üniversiteyi bitirene kadar yaz tatilleri ve hafta sonlarında çalıştım. Elektrik motoru imalatı yapıldığından benim de bobinajcı olarak bir mesleğim var. Çocukluğum ve gençliğim yazın kendi atölyemizde geçtiğinden sanayi kültürüyle yetiştim diyebilirim. Kışın Konya’nın en prestijli okulunda talebe, yazın sanayi ortamı. Bu tezatla yaşamak ayrı bir hissiyat. Karşımızda frenci, Pullukçu, kaportacı, yanımızda kalıpçı, matkap imalathanesi. Bu tecrübe, seneler içinde topluma karşı daha dengeli bir bakış açısı kazandırmış. Sonraları Ankara’da yoğun bir memur ortamında yaşarken şaşkınlığımı artırdı. Bisikletle çokça gezerdik. Bir keresinde trafik polislerinin bisiklet avına çıktıklarında durduruldum. Adam bisikleti sorgusuz sualsiz kamyona attı. Ne kayıt, ne isim, ne zabıt. Konya’da bile bisikletliler onlara göre trafiği engelleyen bir unsurdu. Bunun ne büyük bir vahşet olduğunu seneler sonra Hollanda’ya gittiğimde daha iyi anladım. Doktora sırasında bir sene Leiden’da kaldım. Şehrin merkezi araçlara kapalıydı. Bisikleti olan her yere girip çıkabilir orada. Bisikleti olan hür, arabası olan engelliydi. Yine de eski Konya’yı özlüyorum. Kerpiç evler, yol kenarından çay akan mahalle araları ve çıkmaz sokakları gördüm. Arçelik triportörlerle çok gidip geldik. Bu eski mahallelerin sökülüp atılması ve üzerlerine sıradan apartmanların yapılması çok acı geliyor. Yapacak bir şey yok. Bu kadar nüfus nerede barınacak? Bu arada şehir nüfusunun ne kadarı Konyalı acaba? Ahmet Orhan Şener: Sayın hocam “ÇAY” ile ilgili müthiş bir anekdotunuz var. Bundan çok etkilendim. Lütfen bu konuyla ilgili bilgilerinizi okuyucularımızla paylaşır mısınız? Prof. Dr. Bülent Arı: Türkiye’de çok az bir kesim müstesna, herkesin eşit olduğu tek ortak nokta çayımızdır. Zengin fakir herkes aşağı yukarı aynı vasat çayı içiyor. Hali vakti yerinde olanlarda da farklı ve kaliteli çayı arama, tatma ve tecrübe etme arayışı yok. Nüfusun neredeyse %90’ı aynı vasat çaya talim ediyor. Bundan da kimsenin şikâyeti yok. Üstelik en berbat çaylar lüks oteller ve lüks kafelerde. Oralarda demlikli kazanda değil, çayı daha baştan öldüren ve demliği kaynar suyun içine daldırılmış kazanlarda demleniyor. Seylan çaylarının da en ucuzları ithal edilip Rize çayı gibi demlenip zift haline geldiği için çoğu kimsenin damak tadına uymuyor. Çaydaki kalitesizlik eşitliğini aşamadığımız müddetçe başkaca yeniliklere açık olamayız maalesef. Ahmet Orhan Şener: Bülent Arı olarak sevdiğiniz ve sevmediğiniz bir yönünüz nedir? Prof. Dr. Bülent Arı: Kimse kendini beğenmezlik etmez. Ancak bazı konularda ısrarcı oluyorum. Doğru bildiğimi ısrarla karşımdakine anlatmaya çalışıyorum. Hatta işimi gücümü bırakıp yardımına koşuyorum. Çoğu insan kendi işinin o kadar takipçisi değil. Üstüme vazife olmayan işlere bulaştığımdan vaktim de heba oluyor. Bilhassa sıkışık durumda olan, garibanın işleri beni mecbur bırakıyor. İyi niyetli olana kapım her zaman açık. Frekansımın tutmadığı kimselerle de bir türlü yıldızım barışmıyor. Bu da yapı meselesi artık değişmiyor. Bizim akademik işler sürekli gayret gerektirdiği için eğlenceli bir ortamda ferah ferah çalışmayı seviyorum. Gece yarılarına kadar her zaman çalışamıyorum. Gün 24 saat olunca çoğu zaman vakit yetmiyor. Bazı kongreler ve konferanslar için hazırlıkları son ana bırakma huyum da düzelemedi. Artık böyle gider. Danışan ve soranlara, olmayacak işi baştan söylüyorum. Darılan gücenen oluyor ama, hiç vaktini boşa harcamasın istiyorum. Herkes hayal dünyasında yaşamayı seviyor galiba. Doğruyu daha baştan duymak istemiyorlar. Ahmet Orhan Şener: Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz? Prof. Dr. Bülent Arı: Boş bir zaman kalmıyor maalesef. Tatil günleri dahil devlet işinden kalan zamanlarda makale, kitap ve kongrelere hazırlıkla geçiyor. Akşama kadar bilgisayar ve kitap başında vaktimiz doluyor. Ancak hafta sonlarında İstanbul’da olduğumdan, hızlı bir Sirkeci, Eminönü, Tahtakale ve Taksim seferi yapıyorum. Buralarda esnafı dolaşıp biraz hasbihal ediyoruz. Alışveriş de yapılıyor bu arada. Taksim’de sahaflara da uğruyorum ki eski kitaplardan hizmet içi eğitim alıyoruz. Sahaflarda kitap incelemek literatürü öğrenmek bakımından çok faydalı. Sahaflar gelen hocaları çaktırmadan imtihan ediyorlar. Karşılıklı birşeyler öğreniliyor. Pazar günü Bomonti’de antika pazarı var. Oradan da çok şey öğrenip eskilerin elden çıkardıklarından bir şeyler alıyorum. Bu sayede esaslı bir plak koleksiyonum oldu. Eski dolmakalemler, kol düğmeleri, bazı objeler topluyorum. Bunlar da heba olmadan kıymetlenmiş oluyor. Bu tür eski mamuller artık aynı kalitede üretilmiyor maalesef. Ne varsa eskilerde var. Ahmet Orhan Şener: Sporla aranız nasıl? Prof. Dr. Bülent Arı: Bu faaliyetler de benim sporum. Yollarda, metroda, yürüyerek geçen vaktimi spordan sayabiliriz. Kapalı yerlerde spor yapmak maalesef bana göre değil. Boşuna bir uğraş gibi geliyor. Hayatın tabii seyri içindeki spor galiba daha faydalı. Ahmet Orhan Şener: Son okuduğunuz kitabın adı ve konusundan bahseder misiniz? Prof. Dr. Bülent Arı: Birkaç kitapla yaşamıyorum ki. Sürekli onlarca kitapla başbaşayım. Bir onu bir diğerini incelemekle meşgulüm zaten. Mamafih, Refik Halid (Karay)’in 1940’lardan itibaren gazetelerde yayınladığı köşe yazıları 14 kitap halinde neşredildi. İnkılap Yayınlarının büyük hizmetlerinden biri. Arada dinlenmek için onları okuyorum teker teker. Masa diğer tarih, hatırat, arşiv neşri kitaplarla zaten sürekli dolu. Hangi konuya çalışıyorsam alanındaki kitaplar sürekli yanı başımda. Çoğu kimsenin okumadığı Şeriye sicilleri, Mühimme defterleri, münşeat gibi kitaplar. Bunlardan yeni bir şeyler üretmeye çalışıyorum. Bu arada Konya Şer’iyye Sicilleri sürekli elimin altında. Birkaç senedir onları okuyup fişliyorum. Osmanlı devletinin taşrada nasıl idari bir mekanizma kurduğuna dair muazzam bir bilgi hazinesi. Konya’da İzzet Sak 15 sene kadar önce kendi imkanlarıyla neşre başlamıştı. Konya Büyükşehir Belediyesi 15 cilt kadar bu mahkeme kayıtlarını bastırdı. Büyük bir hizmet hakikaten. YÖK’teki hukukçu üyelerle öğle aralarında bunları okuyoruz. Hukuk tarihimiz için önemli bir kaynak. İleride onların da çok işine yarayacak. Ahmet Orhan Şener: Konyaspor’u takip ediyor musunuz? Konyalılara bir mesajınız var mı? Prof. Dr. Bülent Arı: Konyaspor’u daima takip ediyorum. Maçları seyredemiyorum. Ama sonuçlar ve yorumları daima okurum. Evvelki sene kaydedilen başarı hepimizi gururlandırdı. Ardından sakin ve korkulu bir geçen sezonu hatırlıyoruz. Bu sene Aykut Kocaman’ın tekrar gelmesi Konyaspor’u tekrar yukarı taşıyacaktır. Mamafih, 3 İstanbul takımının taraftar baskısı ve spor yazarları lobisi Anadolu takımlarını sürekli aşağıda tutuyor. Bütçelerin de bunda rolü var tabii. Para bir yere kadar puan kazanıyor. Artık kopup giden ve üst sıraları abluka eden 3 İstanbul takımı yok. Konyaspor bu sene de Avrupa kupalarına katılabilir diye düşünüyorum. Konyalılara mesajım: Önce Konyaspor’u gönülden destekleyin. Diğerleri daima 2. Planda kalsın. Yoksa taraftarsız takımlar daima gönülsüz oynuyor. Ahmet Orhan Şener: Gazetemiz Yeni Meram olarak böyle bir söyleşiyi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Prof. Dr. Bülent Arı: Ben teşekkür ederim bu imkânı tanıdığınız için. Epeydir Konya’dan uzak kalmıştım. Bu vesileyle hemşehrilerimizle hasbihal etmiş olduk. Sizin sayenizde. Herkesi gönülden selamlıyorum. Prof. Dr. Bülent ARI kimdir? ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü (1984-1988) Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü (1993-1996) Doktora; Bilkent Üniversitesi (1996-2003) Doçentlik Unvanı; 2006 Profesörlük Unvanı; 2014 Ulaştırma Bakanlığında Uzmanlık (1988-1993) TÜBİTAK Dış İlişkiler Dairelerinde Uzmanlık (1988-1993) Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi (2001-2007) TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi (2007-2010) 2009-2019 yılları için Genelkurmay Askeri Tarih Komisyonu Yürütme Kurulu üyeliği Dolmabahçe Sarayı Müdürlüğü (2010) Milli Saraylar Müzecilik ve Tanıtım Başkanlığı (2011) İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi'nde Rektör Yardımcılığı (2014-2016) YÖK Denetleme Kurulu üyesi (2016) BAŞLICA 5 ESERİ Osmanlı diplomasisi, Osmanlı-Avrupa İlişkileri, Osmanlı denizciliği, Akdeniz tarihi ve deniz hukuku üzerine yayınlanmış makale ve Hukuk Tarihi, Nümizmatik, Türkiye'de Moğol Araştırmaları ile Osmanlı-Hollanda İlişkileri konularında editörlüğünü yaptığı kitapları bulunmaktadır.  
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.