AYŞE GÜRİZ (1921-2010)-Mehmet Bildirici-Yeni Meram Gazetesi
Ayşe Abla Konya Lisesi’nden mezun olduktan sonra tanıdığım bir yakınım
idi. Akraba değildi ama ondan da öteydi. 1957 yılında Konya
Lisesi'nden mezun olmuş, İstanbul Teknik Üniversitesi'ne girmek
istiyordum. Ama henüz İstanbul'u hiç görmemiştim. İstanbul'da misafir
edileceğimiz bir yakınımız yoktu. Annem de okumak için oğlunu
göndereceği kenti çok merak ediyordu. Ayşe Abla'nın Beyi Faik Gürüz
babamın asker arkadaşı ve Konya’dan mahalle komşusu imiş, buna
dayanarak misafir olduk. Bu arada annem Nesibe ona bazı hediyeler
götürmeyi ihmal etmemişti.
Trenle Haydarpaşa'ya oradan da ilk defa su üstünde gemi ile Karaköy'e,
oradan da bir taksi ile Beyoğlu Ağa Camiin karşısındaki Ayşe Abla'nın
evine gittik. İlk defa İstanbul'u bize o gezdirdi. Gerçekten misafir
sever bir kişi idi.
Kısmetmiş 1957 yılında İTÜ sınavlarını kazandım. Üniversite binamız
Taşkışla evine yakındı. Yürüme mesafesindeydi. Öğrenciliğim sırasında
ara ara hep uğradım. Orada bir aile sıcaklığı gördüm, çocukları ile
tanıştım, onların matematik derslerine yardımcı oldum. Orada
hazırlanan Konya ev yemeklerini yedim. Yurtta kalan bir öğrenci için
bunun önemini anlatmak oldukça zordur.
Eşi Faik Amca babamın asker arkadaşı, Konya’dan aynı mahalleden komşu
imişiz. Her ikisi de askerliğini İstanbul’da yapmışlar. Faik Amca
İstanbul’da kalmış bir paşanın özel aşçısı olmuş, hayatı bir roman,
bir film niteliğinde feleğin çemberinden geçmiş ve zengin olmuş.
Beyoğlu’nda İstanbul’un en değerli yerinde bir kat sahibi değil bir
apartman sahibi olmuş, bu kolay bir iş değil. Beş katlı kargır kalın
duvarlı bir Ermeni veya Rum binası. Alt katlar Faik Amcanın bir ortağı
ile işlettiği İstanbul’un seçkin lokantalarından birisi, üst iki kat
mesken, dairelerin önünde geniş bir salon arkalarda yatak odaları,
önde İstiklal Caddesini de gören Ağa camiinin tam karşısında şahane
bir balkon. Bir katta eşi ile kalıyor üst katta çocukları Aliye
anneleri ile kalıyordu.
Faik Amca okumuş biri değildi. Evin ikinci katında duvarlarda 50
civarında resim tabloları vardı. Ressamlar yerli mi yabancı mı
belirleyemedim. İçinde tanınmış ressamların tabloları olabilir. Bu çok
ilginç bir durumdu. O zamana kadar akraba evlerinde ailenin sadece
baba ve dede fotoğrafları olur bazı evlerde de çerçeveli hat sanatı
olan tablolar asılırdı. Ben Konya’da hiçbir ailenin duvarında asılı
resim tablosu görmemiştir.
Yıllar sonra 1996 yılında İstanbul'a tekrar dönünce onu aradım.
Beyoğlu Ağa Camiinin karşısındaki apartmanı sattıklarını, Ayşe
Abla'nın Ortaköy'de Levazım Sitesi'nden daire aldığını öğrendim. Orada
kendisini ziyarete gittim, o da bizi evimizde ziyaret gelirdi. Biraz
yaşlanınca ziyaretler azaldı, ama telefon konuşmaları hiç eksilmedi..
1957 yılından bu yana tanıdığım Ayşe Abla'yı Eylül 2010 da kaybettik.
Oğlu birkaç gün sonra telefon etti. Son hastalıklı günlerini kızı
Keriman'ın yanında geçirmiş, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa
verilmiş. Nur içinde uyu Ayşe Abla... üç oğlu ve bir kızı vardı.
Ayşe Ablanın bizi misafir ettiği ev ne oldu? Ağa Camiinin güneyine çok
büyük bir Alışveriş Merkezi yapıldı, onların binası yıkılıp bu alış
veriş merkezine katıldı. Ama tarihi yapı olduğu için cephesi büyük
ticari kompleks içinde korundu.
Her Beyoğlu’na inişimde caddeden geçerken Ağa Cami önünde durur birkaç
dakika seyrettikten sonra yoluma devam ederim.
Bizim Konya’daki o zaman ki evimiz Karaman Caddesi ile Çaybaşı
sokağının kesiştiği yerdeydi. Caddenin batısı Meram ilçesi, doğusu
Karatay ilçesidir. Bizim ev Meram ilçesinde kalıyor. Ayşe Ablanın baba
evi, bizim evin 4-5 ev kuzeyinde Babası Saad Arapların İbrahim Ağa
olarak bilinir. Kardeşi Tenekeci Çoban Mehmet idi. Çok sempatik ve
güler yüzlü idi, erken aramızdan ayrıldı. Faik Amcanın baba evi ise
Karatay tarafında eski garaja çıkan sokak içindeydi. Bizim evlerin
yerinde Mesnevi Konutları yer alıyor.
Şimdi hepsi yalan oldu, kala kala bu yazılar ve anılar kaldı.