Konya
°C
Yeni Meram

Anneler Günü'nde en büyük Türk'ü doğuran Zübeyde Hanım, anılmayı hak ediyor

Anneler Günü'nde en büyük Türk'ü doğuran Zübeyde Hanım, anılmayı hak ediyor-Ümit Sürmeli-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
13.05.2017 10:44
0
7617
ABONE OL
Önce dinsiz dediler tutmadı. Kuran-ı yasakladı dediler, inandırıcı olmadı. Çanakkale Savaşı’nda yok saydılar ama Avrupa tarihinden İngiliz tarihinden ‘Mustafa Kemal olduğu sürece Çanakkale geçilemez’ sözünü ve tüm dünyanın kabul ettiği ‘ANAFARTALAR KAHRAMANI’ yakıştırmasını aldığı madalyaları yok edemediler. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a onu, Vahdettin yolladı demeye çalıştılar ama padişahlarının, İngiliz gemisine binip kaçmasını gizleyemediler. ‘Kurtuluş Savaşı’nı gökten inen sakallı evliyalar kazandı. Onları gören Yunan askerleri korkup kaçtılar’ dediler ama çağ artık eren, evliya, cin, peri, hacı, hoca çağı olmayınca bu savları da tutmadı. Sonra kökü ABD’de olan bir tarikattan beslenen yazar bozuntusu; Atatürk’ün yaptığı devrimlerin kimler tarafından yok edilmeye çalışıldığını, dünya jandarması ABD denen katil devletin, Türkiye’nin ulus devlet olmaktan çıkması için yaptığı oyunları anlatmak yerine, aldığı talimatla ‘Atatürk ve Aşkları’ diye özel hayatını hem de bir kahramanın, kendilerine bağımsız bir vatan toprağı bırakan bir kahramanın özel hayatını, sırf ona sataşmak uğruna kitap haline getirdi. Yazdığı kişiler ebediyete göçmüş ve cevap hakları olmayanlardı. Kolay yolu seçti. Bu da tutmadı. Yine ABD’den aldığı talimatla ‘MUSTAFA’ filmi hazırlandı ve bu büyük kahraman alkol ve eğlence bağımlısı gösterildi. Yani ‘iki ayyaş’ sözünün önü açıldı. Sonra ‘MUSTAFA’ filminin yaratıcısı bedelini ödedi. Ödemeye de devam ediyor. Zamanın Genel Kurmay Başkanı’nın oğlu da Çanakkale filmini, Mehmetçiği ve Atatürk’ü yok sayarak batı dalkavukluğu yaparak çevirdi. Bu yapılana da millet itibar etmedi, itibarları sıfırlandı. Türkiye Cumhuriyeti’ni, üniter yapıyı eleştiren, zaman zaman saçmalayan bir film yapımcısı, televizyonlarda sergilediği kalitesiz programlarla da tutunamadı. Yüce Tanrı, onu oğluyla sınadı rezil oldu, oğlunu korumak için yaptıklarını utanmadan sergiledi. Olmadı. Oğlu onu rezil etmeye devam ediyor. Demem o ki uğraşmayın! Şükredin. Yüce Tanrı’ya şükredin ve en büyük Türk’ü doğuran Zübeyde Hanım’ı Anneler Gününde saygıyla anın, rahmetle anın. Bir kez de samimiyseniz inancınızda sık sık dile getirdiğiniz vefayı, kadir kıymet bilmeyi hatırlatıyorken bizlere, sizler de örnek olun ve yaptırdığınız hasta yakını binalarına, hanımlar lokallerinize, meydanlara, parklara Cumhuriyetimizin Kurucusu Atatürkümüzün’ sizlere oturduğunuz makam koltuğunu, kurduğu cumhuriyetin tüm nimetlerini sınırsızca kullanmanızı sağlayan kahramanın, devletimizin kurucusunun annesinin adını vererek en azından bir vefa borcu ödersiniz. Bu ülkede kalıcı olan tek lider Mustafa Kemal Atatürk’tür. O, emperyalistlere inat 23 Nisan 1920’de tüm dünya devletlerine inat, ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözünün yazıldığı TBMM’ye açtı ve Türk Milleti’nin bağımsızlığı için sultandan aldığı egemenliği, yine Türk Milleti’ne verdi. Şimdi bu vefasızların, emperyalistlerin, batının, ABD’nin uşaklarının çabasını iyi görelim: Atatürk silinirse kafalardan, yok edilirse çağdaş düşünceleri ve bağımsız Türkiye ülküsü, kin ve nefret kusan, Türk Milleti’ni yok sayan, sahte bir tarih ve kindar bir nesil getirilirse arkadan, işte verdikleri söz tutacak ve Türkiye Cumhuriyeti, üniter yapı, ulus devlet bitecek. Halkının gözünde annesiyle, eşiyle, kız kardeşiyle yapmadığı yaşamadığı bir hayatla küçük düşürme başladı. Şimdi Tanrı korkusunu unutup sürekli belden aşağı vuran ve bir anayı kötüleyen bu hayasız takımın hiç mi anneleri, eşleri, kız kardeşleri yok? Zübeyde Hanım, 1857 Lankaza doğumlu. Eğitim görmemiş, ama okumayı da yazmayı da öğrenmiş bir Türk kadınıdır. Annesine ‘Molla Hanım’ Zübeyde Hanım’a da ‘Zübeyde Molla’ yani Bilge Hanım derlerdi. 1870 yılında Ali Rıza Bey ile evlendi. Eşinin ölümü üzerine bir müddet aile çiftliğine yerleşti. Daha sonra eşi vefat etmiş 3 çocuğu ile kalmış Ragıp Bey ile evlendi. Selanik şehrine geri döndü. Mustafa Kemal üvey ağabeyi Süreyya Bey’in yardımı ile Askeri Okula başladı ve vatana hizmete ilk adımı attı. İşte Zübeyde Hanım’ın evlat hasreti ile, kaybetme korkusu ile geçen yılları başladı. Suriye, Trablusgarp, Sofya, Balkan Savaşı, vatanın işgali ve Samsun’a 19 Mayıs 1919 tarihinde Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için çıkışı. Zübeyde Hanım’a oğlunun ölüm haberi gelir ve sıkıntısından felç olur. Daha sonra kızının evliliği, oğlunun sağlıklı haberi ve yeniden Akaretlerdeki evde yaşamları, oğluyla ara sıra haberleşebilmek, onu hayata bağlar. Öyle bir evlat ki, annesinden gelen hiç paramız kalmadı haberine: -Evdeki halıları satın, elimizdeki parayı sadece vatanın kurtuluşu için harcayacağız. Yıl 1922 Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşını zaferle tamamlamış ama önünde çok çetin antlaşmalar, çok çetin uzlaşmalar ve harap bir vatan var. Halkla görüşmek, yanmış, yıkılmış, aç, yoksul, evsiz, otsuz, ocaksız kalmış bir ulusu ayakta tutmak için, moral vermek ve direnç kazandırmak için Anadolu’yu dolaşmak ve hem askeri hem de sivil birlikteliği güçlü kılmak zorunda. Annesinin hasta haberi gelir fakat çalışmalarına ara vermez. 15 Ocak 1923’te Eskişehir’de iken emir eri çavuş Ali’ye ‘Bir haber var mı?’ diye sorar. Çavuş Ali: - Şifre geldi ama henüz çözülmedi, der. Mustafa Kemal: - Biliyorum annem öldü. Bir rüya gördüm. Yemyeşil tarlalarda annemle dolaşıyorduk. Birden bir fırtına çıktı ve annemi aldı götürdü, der. Oğul Mustafa 27 Ocak 1923 tarihinde İzmir’e gelir ve annesinin mezarı başında şu önemli sözleri söyler. ‘Validemin vefatından şüphesiz çok müteessirim. Fakat bu teessürümü izale ve beni müteselli eden bir husus var ki o da; anamız vatanın mahvını hazırlayan ve harbe götüren idarenin artık bir daha avdet etmemek üzere mezarı ademe götürülmüş olduğunu görmektir. Validem bu toprağın altında fakat hakimiyeti milliye ilelebet payidar olsun. Beni müteselli eden en büyük kuvvet budur. Evet, hakimiyet-i milliye ilelebet devam edecektir. Validemin ruhuna ve bütün ecdat ruhuna müteahhit olduğum vicdan yeminini tekrar ediyorum. Bu kadar kan dökerek, milletin istihsal ve tesbit ettiği hakimiyetini muhafaza ve müdafaası için icab ederse validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Hakimiyeti milliye uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun. İşte ekranlara çıkıp küçültmeye çalıştıkça, ABD güdümlü dergi çıkarıp başka bir tarih varmış ve Türk Milleti’nden gizleniyormuş gibi sapıkça, haince, edepsizce saldırdıkça, o uydurma derin tarihlerinin derinliğine ilahi adalet bu kirli ruhları, kin ve nefret kusan ağızları zamanı gelince tüm satılmış fikirleriyle gömecektir. Küçültmeye çalıştıkça Atatürk’ü, küçülüyorsunuz. Silmeye çalıştıkça okullardan, meydanlardan, statlardan, sokaklardan, ders kitaplarından bunu deneyen liderler gibi, gazeteciler, yayıncılar gibi silineceksiniz. Zübeyde Hanım, en büyük Türk evladını doğuran ve Türk Milleti’ne hediye eden en büyük Türk anasıdır. Kabri Cennet olsun. Yattığı toprak nurla dolsun. Hiç üzülmesin. Evladını bu millet asla unutmayacak, onunla uğraşanları da Yüce Tanrı’nın ilahi adaletine bırakacak. O adalet ki mutlaka gereğini yapıyor, gereğini yapacaktır. Korkaklar, çıkarcılar, fırıldaklar, dalkavukluğu her dönem nabza göre köşelerinde sinsice sergileyen kalemşorlar; bu hayasızlık için de bir satır yazmaz iseniz bilin ki Afet İnan Hanımefendi sizleri, eğer inanıyorsanız hesap gününde bekleyecek ve şu soruyu soracak. -Annenize, kız kardeşinize, eşinize ölümlerinden yıllar sonra böyle iftiralar atılsaydı, karalansalardı, onurlarıyla, oynansaydı ne yapardınız? Gerçekten ben de şimdi soruyorum. -Yine korkakça susar, sineye mi çekerdiniz?
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.